The Imprint

Dünyaca ünlü mimarlık ofisi MVRDV’nin Güney Kore’de hayata geçirdiği proje ‘Imprint’ oldukça dikkat çeken bir tasarıma sahip. Incheon Havaalanı’na çok yakın konumlanan projede yer alan 2 bina, toplam 6 binadan oluşan ve daha büyük bir kompleks olan Paradise City’nin bir parçası olarak tasarlanmış. Gece kulübü ve kapalı tema parkı fonksiyonlarına sahip iki binada da en dikkat çeken nokta pencerelerinin olmaması olmuş. Müşterinin talebi doğrultusunda penceresiz ancak kompleksteki diğer binalarla ilişki içerisinde olan bir tasarıma ulaşılmaya çalışılmış. The Imprint’in tasarımı bu doğrultuda basit bir soru sonucu ortaya çıkmış: ‘penceresi olmasa bile çevresiyle bağlanan etkileyici bir cephe tasarlayabilir miyiz?’ Ortaya çıkan oldukça farklı ve dikkat çeken projede göze çarpan üç temel tasarım unsuru ise şöyle: çevredeki binaların cephe özelliklerinin izleri, yükseltilmiş girişler ve gece kulübü binasının bir köşesini kaplayan altın renkli giriş noktası.

Projeye ‘Imprint’(baskı) ismini veren karar çevredeki yapıların cephe karakterlerini referans alarak bu referansları yeni tasarımda oldukça özgün ve aykırı bir anlayışla ile kullanmak olmuş. Yakınlardaki binaların pencereleri, kapıları ve diğer cephe detayları neredeyse olduğu gibi yeni yapılara yansıtılmış. MVRDV’nin kurucu ortağı Winy Maas proje ile ilgili bu karar hakkında şu sözleri sarf ediyor: ‘Çevredeki detayları binalarımızın cephelerine ve ana meydana olduğu gibi yerleştirerek The Imprint’i komşuları ile bağlıyoruz. Bu karar tasarımdaki tutarlılığı sağlıyor. Paradise City, Las Vegas gibi tek tek nesnelerin bir koleksiyonu değil, gerçek bir şehir.’

Çevredeki binaların desenini elde edebilmek adına The Imprint’in cephesi cam elyaf ile donatılı beton panellerden oluşturulmuş. 3.869 panelin çoğu tasarıma özel boyutlarda ve formda olduğundan dolayı, inşaat için gerekli kalıplar tasarım aşamasında 3 boyutlu modelleme dosyaları kullanılarak ayrı ayrı üretilmiş. Paneller yerleştirildikten sonra tasarımdaki rahatlık hissini vurgulamak için beyaza boyanmış.

Winy Maas’ın açıklaması şöyle: ’Kaplamanın çoğu tamamlandığında müşteri bunun bir sanat eseri olduğunu söyledi. Bununla ilgili ilginç olan şey ise eğlencenin sanata dönüşmesi ya da binanın bu şekilde sanatsal hale gelmesi arasındaki hareketi arıyor olmalarıydı. Öyleyse mimarlık ile sanat arasındaki fark nedir? Proje bu soru ile oynuyor ve bence soyutlama da bunun bir parçası. Fakat proje şaşırtmalı, baştan çıkarmalı ve sakinleşmeli.’

Projenin en çarpıcı bölümü, Incheon Havalimanı’na inen yolcuların bile dikkatini çeken altın alan olmuş. Altın boya kullanılarak kolayca elde edilen görünüm geceleri kullanılan aydınlatma ile de etkileyiciliğini arttırıyor. Cephenin çoğu aşağıdan aydınlatılmasına rağmen alanı vurgulamak adına altın bölüm yukarıdan aydınlatılmış. Gece uçuşu ile şehre gelen yolcuları karşılayan bu ışık şimdiden bir simge haline gelmiş. Aynalı tavanları ve cam zeminleri ortaya çıkarmak ve bu unsurların etkisini arttırmak için perde gibi kaldırılan girişler içeride yaşanan heyacanı dışarı aktarmaya yardımcı olmuş. Oldukça farklı bir anlayış ve tasarım dili ortaya koyan proje son yıllarda hayata geçirilen en dikkat çekici tasarımlardan olmayı başarmış.

Lokasyon: Yeongjonghaeannam-ro, Güney Kore
Proje Yılı: 2018
Mimar: MVRDV
Fotoğraflar: Ossip Van Duivenbode

Kaynak: archdaily.com, dezeen.com