Mimarlık ofisi: Habif Mimarlık
Proje yeri: Etiler, İstanbul
Proje tipi: Ofis
Proje yılı: 2020
Web sitesi: www.habifmimarlik.com
Fotoğraflar: ibrahim özbunar
Skechers Türkiye / Olka Ofisi
Proje Künyesi / Metni
Proje; Skechers, Asics, Fila gibi dünyaca ünlü spor giyim markalarının Türkiye İthalatçısı konumunda olan Olka’nın ofis ve showroom alanı olarak tasarlandı.
Başlangıç aşamasından itibaren, en büyük zorluk, mevcut alanın kısıtlamaları ile mücadele etmek oldu. Tek bir cepheden ışık alan, alçak bir kat yüksekliğine sahip olan bu alanda, ferah ve aydınlık bir ofis alanı oluşturmamız gerekiyordu.
Bu bağlamda ilk adım; kapalı mahallerin iç çeperde yerleştiği, ışığın açık ofis alanından katın tamamına yayılabildiği bir yerleşim planı oluşturmak oldu. Tüm teknik kararlar ise, daha projenin başlangıç aşamasında olabilecek en ferah ofisi oluşturmak adına verildi. Yükseltilmiş döşemenin kaldırıldığı tüm mekanik ve elektrik hatlarının ince ince çalışılarak, ofis alanları ile çakıştırılmadan planlandığı bir kurgu üzerinden ilerledik.
Tavanda ve zeminde parlak beton zeminler ile düşeydeki ferahlık algısını artırırken, yatay yüzeylerde çok daha sıcak ve dokunsal bir etki oluşturmaya gayret ettik. Bunun için ahşap dikmeler ve terra-cota renginde doğal tuğlalar kullandık. Ahşap dikme ve tuğla yüzeylerde yer alan her bir dikme profili ya da tuğla, her ne kadar o yüzey içindeki diğer elemanlara benzese de, aslında farklı, tekil ve öznel. Bu öznel parçalar bir araya geldiklerinde ritmik bir doku içinde bütüncül yüzeyleri oluşturuyorlar. Tıpkı Olka’nın her çalışanının ayrı bir birey, bütünde ise tek bir takım olarak çalışması gibi. Ayrıca bu girintili çıkıntılı, dokulu yüzeyler, ofiste akustik yalıtıma destek vererek işlevsel olarak da değerlenmiş oldu. Ofis alanında bitkileri görsel ve seperatör elemanları olarak kullanarak, çalışanların ferah ve yeşillik içinde çalışabilecekleri bir çalışma ortamı yaratmaya gayret ettik.
Kafe ve dinlenme alanı ise ofisin tamamından farklı bir dilde tasarlandı. Burası yerel bir kahve zinciri olan Grandpa’nın da bir şubesi aynı zamanda. Böylece çalışanların mola zamanında gerçekten kendilerini ofisten ayrı bir alanda, “dışarıya çıkmış” gibi hissetmesini sağlayarak; yakın çevrelerinde bulunmayan bu imkanı ofis içinde yaratmış olduk.
Showroom alanı ise, kendine ofisin en karanlık alanında yer buldu. Dezavantaj görünen bu karanlık alanı bir avantaja çevirmeye çalıştık. Renkli camlardan, ahşap panjurlardan süzülen ışıkların iç içe geçtiği, ürünlerin tekil birer “sanat eseri” gibi sergilendiği bir dolaşım alanı tasarladık. Normalde kaba inşaat malzemesi olarak kullanılan blok tuğlalardan bir duvar oluşturduk ve siyaha boyadığımız bu duvarı, kendi dokusu ve ritminin üzerine düşen ışık oyunlarının sergilendiği bir sahne gibi ele aldık.
Neticede yer aldığı mevcut alanın ve konumun hiç bir dezavantajını hissetmeden ofis çalışanlarının mutlu şekilde çalışabilecekleri açık, ferah ve aydınlık ofis alanları elde ettiğimizi düşünüyoruz. Malzemeleri farklı dokular ve ritim kurguları içinde ele alarak sadece göze değil “tenin gözleri”ne de hitap edebilen, dokunsal yönü ile de öne çıkabilen bir ofis alanı oluşturduk.
Başlangıç aşamasından itibaren, en büyük zorluk, mevcut alanın kısıtlamaları ile mücadele etmek oldu. Tek bir cepheden ışık alan, alçak bir kat yüksekliğine sahip olan bu alanda, ferah ve aydınlık bir ofis alanı oluşturmamız gerekiyordu.
Bu bağlamda ilk adım; kapalı mahallerin iç çeperde yerleştiği, ışığın açık ofis alanından katın tamamına yayılabildiği bir yerleşim planı oluşturmak oldu. Tüm teknik kararlar ise, daha projenin başlangıç aşamasında olabilecek en ferah ofisi oluşturmak adına verildi. Yükseltilmiş döşemenin kaldırıldığı tüm mekanik ve elektrik hatlarının ince ince çalışılarak, ofis alanları ile çakıştırılmadan planlandığı bir kurgu üzerinden ilerledik.
Tavanda ve zeminde parlak beton zeminler ile düşeydeki ferahlık algısını artırırken, yatay yüzeylerde çok daha sıcak ve dokunsal bir etki oluşturmaya gayret ettik. Bunun için ahşap dikmeler ve terra-cota renginde doğal tuğlalar kullandık. Ahşap dikme ve tuğla yüzeylerde yer alan her bir dikme profili ya da tuğla, her ne kadar o yüzey içindeki diğer elemanlara benzese de, aslında farklı, tekil ve öznel. Bu öznel parçalar bir araya geldiklerinde ritmik bir doku içinde bütüncül yüzeyleri oluşturuyorlar. Tıpkı Olka’nın her çalışanının ayrı bir birey, bütünde ise tek bir takım olarak çalışması gibi. Ayrıca bu girintili çıkıntılı, dokulu yüzeyler, ofiste akustik yalıtıma destek vererek işlevsel olarak da değerlenmiş oldu. Ofis alanında bitkileri görsel ve seperatör elemanları olarak kullanarak, çalışanların ferah ve yeşillik içinde çalışabilecekleri bir çalışma ortamı yaratmaya gayret ettik.
Kafe ve dinlenme alanı ise ofisin tamamından farklı bir dilde tasarlandı. Burası yerel bir kahve zinciri olan Grandpa’nın da bir şubesi aynı zamanda. Böylece çalışanların mola zamanında gerçekten kendilerini ofisten ayrı bir alanda, “dışarıya çıkmış” gibi hissetmesini sağlayarak; yakın çevrelerinde bulunmayan bu imkanı ofis içinde yaratmış olduk.
Showroom alanı ise, kendine ofisin en karanlık alanında yer buldu. Dezavantaj görünen bu karanlık alanı bir avantaja çevirmeye çalıştık. Renkli camlardan, ahşap panjurlardan süzülen ışıkların iç içe geçtiği, ürünlerin tekil birer “sanat eseri” gibi sergilendiği bir dolaşım alanı tasarladık. Normalde kaba inşaat malzemesi olarak kullanılan blok tuğlalardan bir duvar oluşturduk ve siyaha boyadığımız bu duvarı, kendi dokusu ve ritminin üzerine düşen ışık oyunlarının sergilendiği bir sahne gibi ele aldık.
Neticede yer aldığı mevcut alanın ve konumun hiç bir dezavantajını hissetmeden ofis çalışanlarının mutlu şekilde çalışabilecekleri açık, ferah ve aydınlık ofis alanları elde ettiğimizi düşünüyoruz. Malzemeleri farklı dokular ve ritim kurguları içinde ele alarak sadece göze değil “tenin gözleri”ne de hitap edebilen, dokunsal yönü ile de öne çıkabilen bir ofis alanı oluşturduk.