Dutch Design Week, 19-27 Ekim 2024 tarihlerinde, Avrupa’nın en ses getiren tasarım etkinliklerinden biri olarak Eindhoven’da düzenleniyor. “Real Unreal” teması, dünyadaki zorlukların karmaşıklığını ve tasarımcıların toplumun gerçeklik anlayışlarının değişkenliğini vurguladığı geniş bir çerçeve sunuyor. Bu tema, tasarımcıların gerçeği yeniden yorumlama ve anlama yeteneklerini sorgulamayı amaçlıyor. Bu yıl, her birinin şehir içerisinde farklı rotalar oluşturduğu 6 farklı alt tema yer alıyor.
Thriving Planet: Doğanın gücünü artıran veya ona zarar vermeyen projeler. Living Environment: İnsanların yaşadığı ve çalıştığı ortamları ve yaşam biçimlerini dönüştürmeye odaklanan tasarımlar. Health & Wellbeing: İyi olma halini destekleyen projeler; sağlık, gıda ve mutluluğa yönelik çözümler. Equal Society: Topluma ait olma hissini güçlendiren, eşitlik ve güveni sağlayan projeler. Digital Future: Dijital dünyayı geleceğe taşımayı amaçlayan tasarımlar yer alıyor.
The Outpost for Unreal Institutions – Pete Fund and Samein Shamsher
The Outpost for Unreal Institutions, tasarımcılar, sanatçılar, organizatörler ve kültürel çalışanların bir araya geldiği dokuz günlük bir araştırma stüdyosu. Bu stüdyo, enstitüleri bir araç olarak kullanarak genişleyen bir hareketi inceliyor. Gerçek olmayan bu enstitüler, mevcut kurumların ritüellerini, dillerini ve sıradan işlevlerini ele geçirerek yeniden yazmayı hedefliyor. Bu süreçte, kolektif geleceğimizi yeniden düşünmek için belirsiz ve geçişken alanlar oluşturuyorlar.
An Amalgam Loop – Alessio Pinton
“Amalgam Loop,” maddenin “aktif” ya da “durağan” olarak sınıflandırılmasını sorgulayan bir proje. Pinton bu proje ile birlikte insan algısının sınırlarında, maddenin hareketini görünür kılan bir sistem oluşturuyor. Sirke dolu bir küçük bir havuz üzerine yerleştirilen kireç taşı kimyasal bir reaksiyon başlatıyor ve bu da çevrede kalsiyum asetat kristallerinin oluşumuna yol açıyor. Reaksiyon, sirkenin iletkenliğini değiştiriyor ve sensörler bu değişimi algılıyor. Algılanan veriler, Arduino ile bir sese dönüştürülerek asılı duran ızgarada titreşim yaratıyor. Bu titreşim sırasında havuza kalsiyum karbonat tozu serpilerek reaksiyon hızlandırılıyor. Bu proje, batı bilimini, canlı ve cansız dünya arasındaki yapay ayrımı sorgulayan disiplinlerarası bir yaklaşımı benimsemeye davet ediyor. Sergi süresi boyunca bu kireç taşının üzeri her geçen gün kristallerin kapladığı yaşayan bir heykele dönüşüyor.
Towards Matter, Particularly – Piet Schmidt
Piet Schmidt ‘’Towards Matter, Particularly” projesi ile insanın çevresindeki maddeyle yeni bağlar kurmasını amaçlıyor. Proje, İsviçre ve Fransa’daki CERN laboratuvarlarından ilham alarak maddeyi duyusal yollarla deneyimleme fikrini sorguluyor. Bu enstalasyonda bilimsel ekipmanlar, sürekli olarak hareket halindeki parçacıkları ışık ve ses yoluyla hissedilir kılmak için farklı şekillerde kullanılıyor. Parçacıklar, bulut odasında çarpışarak anlık ışık ve ses efektleri yaratıyor, böylece görünürlükleri ve ne zaman ortaya çıkacakları üzerinde kontrol sağlıyorlar. Bu, izleyiciye kendilerini ve çevrelerini oluşturan maddeye daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşmaları için bir davet niteliği taşıyor.
Portals Decayed – Orestis Telemachou
“Portals Decayed,” Avrupa’nın son bölünmüş başkenti olan Lefkoşa’nın tartışmalı durumunu yansıtan bir multimedya enstalasyonu. Bu enstalasyonda, heykelsi formlar ve atmosferik ses yerleştirmeleri birleşerek Lefkoşa’nın zamanla yıpranmış kalıntılarına bir geçit sunuyor. Eindhoven’daki inşaat alanlarından toplanan kireçtaşı parçaları, ahşap merdiven parçaları, seramik karolar ve alüminyum döküm bir kapı gibi malzemelerle şekillenen bu kurgu, doğduğu yerden uzakta yaşayan tasarımcıyı ülkesiyle fiziksel ve duygusal anlamda birleştiren bir köprü oluşturuyor.
Ortestis’in yarattığı bu belirsiz mekanda, gizemli yaratıklar bu hayali dünyanın olası sakinlerini simgeliyor. Başlangıçta çevreyi ve estetik yapısını anlamaya yönelik bir materyal arşivi olarak başlayan proje, Lefkoşa’dan 3D tarama ve saha kayıtlarıyla, gerçeklikle farklı bir şekilde bağlantılar kuran bir sahne tasarımına dönüşmüş. Bir harabeyi anımsatan bu yerleştirme çürümenin ve dayanıklılığın bir arada var olduğu bir ev hissi yaratıyor.
Grid Extrusion – Aster Verrier and Julian Gresham
Julien ve Aster, mekanik yapıların karmaşıklığından ilham alan ham bir estetik anlayışını benimsiyor. Petek şeklinde bir küp ve yarı saydam levhaların birleşmesiyle, ışığı farklı katmanlara ayırarak derinlik yaratmayı amaçlıyorlar. İşlevselliği ve dayanıklılığı ön planda tutan tasarım anlayışları, ham malzemelerin kendi güzelliklerinden faydalanırken, bu malzemelerin beraberlerinde getirdikleri farklı geçmişlerden gelen deneyimlerini de bir araya getiriyor.
Objects of Absence – Shona Hunt
‘’Objects of Absence,” İrlanda’daki 2008 finansal krizinin ardından terk edilmiş konut projelerini psikocoğrafya yöntemleriyle inceliyor. Shona Hunt, bu alanlarda yalnızca çürümeye değil, aynı zamanda kapı kolları olmayan kapılar veya boş elektrik prizleri gibi normalde olması beklenen unsurların yokluğuna dikkat çekiyor. Bu eksiklik nesneleri, yarım kalan yaşamların ve hayallerin güçlü sembollerine dönüşüyor ve Graduation Show’daki bir oda gibi yer alan enstalasyonunda yeniden anlam buluyor. Bu yerleştirmenin duvarları, bazıları doğrudan sahada yapılan kalıplardan, bazıları ise eksik nesnelerin veya bu evleri yeniden ele geçiren bitkilerin izlerinin de bulunduğu alçı dökümlerinden oluşuyor. Bir zamanlar refahın sembolleri olan bu “yeni harabeler,” yalnızca İrlanda’ya özgü değil; spekülatif kapitalizm ve neoliberalizm altında yaşanan daha geniş bir terkedilmişlik eğilimini yansıtıyor. Proje, bu ekonomilerin merkezindeki duygusal yükü ve toplu yas sürecini gündeme getiriyor.
Yorum Yazın!