Palanga Sanat ve Mimarlık Çiftliği

Mehmet Ali Bey Palangası film yönetmeni ve sanatçı Kutluğ Ataman’ın dedesi tarafından 1888 yılında Erzincan’da kurulmuştur. Palanga Sanat ve Mimarlık Çiftliği sanatçının ailesinden kalan toprakları değerlendirme arzusuyla başlattığı bir projedir.

Kutluğ Ataman toprakları tarım ve hayvancılık yapmak üzere tekrar işletmeye başlamış ve arazide inzivaya çekilip senaryolarını yazabileceği, kimi zaman da misafirlerini ağırlayabileceği bir ev ihtiyacı hissetmiş. Çiftliğin ilk projesi olan Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık tarafından tasarlanan KA Evi’nin tasarım süreci bu ihtiyaç doğrultusunda başlamış. İlk proje tamamlandıktan sonra, zaman içerisinde bu alan mimari bir koleksiyona ev sahipliği yapabilir mi düşüncesiyle başka mimarlar da davet edilerek çiftlikte projeler yapmaları istenmiş. Bu deneysel çiftlikte proje bedellerinin karşılanması için de alışılagelmemiş yeni bir yol izlenmiş. Kutluğ Ataman davet edilen mimarlara projeleri karşılığında sanat eserleri vermeyi teklif etmiş. Davetli mimarların bu sıra dışı ve yenilikçi projeye dahil olmaya sıcak bakmasıyla da Mehmet Ali Bey Palangası’nın mimari bir koleksiyona dönüşme süreci başlamış.

Projelerin çoğunun hayvanların kullanımı için tasarlanması mimari yapıların en dikkat çekici özelliklerinden. Erzincan’ın deprem bölgesi olması ve çetin hava koşulları tüm tasarımlara yön veren en belirleyici unsurlardan olmuş. Çiftliğin küratörlüğünü Hasan Çalışlar üstlenmiş. Palangada yer alan projeler çoğunlukla insan doğa ilişkisine odaklanıyor ve hayvanlara nasıl daha iyi barınma koşulları sağlanabilir sorusuna cevap arıyor. İlerleyen süreçte Emre Arolat, Kerem Piker, Cem Sorguç, Selin Maner, Eren Çıracı, Mevce Çıracı gibi isimlerin de çiftlik için yapılar tasarlaması planlanıyor.

KA Evi / 2014

KA Evi Kutluğ Ataman’ın kimi zaman çiftlik ile uğraşırken yaşayabileceği bir konut, kimi zaman sanatına odaklanabileceği bir inziva mekanı kimi zaman da misafirlerini ağırlayabileceği bir sanatçı loftu olarak tasarlandı. Çiftliğin ilk projesi olmasıyla öne çıkan ağaçlarla çevirli ev Munzur Dağları’nın muhteşem manzarasını sahiptir. Şehir merkezinden oldukça uzak bir alanda bulunan yapı yerel malzemelere ya da yerel iş gücüne odaklanmaktan çok farklı bir anlayış benimsemiş. Çelik taşıyıcı sistem ile tasarlanan proje strüktürünün tamamı Kocaeli’de imal edilip inşaat alanında monte edilmiştir. Çatıda ve duvarda kuru duvar sistemi tercih edilmiştir. Bölgenin 1939 ve 1992 yıllarında yaşadığı iki büyük deprem sebebiyle çevrede depreme karşı bir korku hakimdir. Tercih edilen çelik strüktürün iç mekandan da görünür kılınmasıyla hem ev sakinlerinin hem de olası ziyaretçilerin kendilerini daha güvende hissetmesi amaçlanmıştır. Bu karar aynı zamanda mekana getirdiği endüstriyel dil ile yaratılmak istenen stüdyo / ev atmosferinin oluşmasına da yardımcı olmuştur. Yapının etrafındaki teras zeminden kopartılarak yapının bulunduğu coğrafyaya ait bir ürün olmadığı hissettirilmek istenmiştir.

Yapı 468 m²’lik tek bir kütleden meydana gelmektedir. Bu yekpare kütlede yaratılan mekanların birbiriyle görsel temas içerisinde olması istenmiştir. İşlevsellik açısından stüdyonun girişi evin girişinden ayrılmıştır. İki girişin aynı saçağı paylaşması sayesinde bütünlük algısı korunmuştur. Bu girişler kütlenin ortasında bulunan bir yarıkta yer almaktadır. Bu boşluk hem manzarayı çerçeveleyerek ona farklı bir boyut kazandırmakta hem de giriş bölümünü Erzincan’ın soğuk ve sert ikliminden bir nebze korumaktadır. Gerek taşıyıcı malzemesi gerekse formu ile oldukça modern bir üsluba sahip olan bu evin cephesinde doğayla olan bağı güçlendirmek adına ahşap malzeme tercih edilmiştir. Cephede yer alan gri renkli doğramalarla kullanılan ahşap malzeme etkileyici bir kontrast oluşturmuştur. Bu güçlü ilişki iç duvarlarda da açıkta bırakılan çelik strüktür sayesinde devam ettirilmiştir. Evin mobilyaları sahibi tarafından özenle seçilmiş ve iç mekan sanatçının özel koleksiyonundan eserlerle zenginleştirilmiştir. KA Evi World Architecture Community 2017 kapsamında jüri ödülüne layık görülmüştür.

Tavuk Evi / 2015

Tavuk Evi SO? Mimarlık tarafından çiftliğin bir parçası olarak tasarlanmış küçük ölçekli bir yapıdır. Yapı tavuklara bölge ikliminin sert koşullarından korunabilecekleri bir barınak imkanı sunmak üzere hayata geçirilmiştir. Projenin yanıtlamaya çalıştığı temel soru şu olmuş: ‘Tasarım doğaya egemen olmadan kırsal çevre üzerinde dönüştürücü bir etkiye sahip olabilir mi?’ Mekansal kaliteyi sadece insanların değil diğer canlıların da ihtiyaç duyduğu bir gereklilik olarak gören ofis doğayı zorlamayan basit yapım teknikleri kullanılarak da mekansal kalitenin ve etkileyici bir görselliğin sağlanabileceğini savunmaktadır.

Projenin kesitlerini etkileyen en önemli unsur insan ve hayvan arasındaki davranış ilişkisi olmuş. Projenin kısa kesiti insanların tavukları rahatsız etmeden yumurtaları toplayabilmesini sağlarken uzun kesiti de barınma, kuluçka ve uyku gibi temel ihtiyaçlara hizmet etmektedir. Proje alanı şehir merkezine uzak olduğu için bakımı kolay olan düşük teknolojili malzemeler ve basit inşaat teknikleri tercih edilmiştir. Projede ana malzeme olarak tavukların doğal ortamına benzerlik gösterdiği ve yazın sıcak ve kuru olan hava koşullarına uyum sağlayabildiği için ahşap tercih edilmiştir. Şimdilik 800 tavuk kapasitesine sahip olan kümes ihtiyaç halinde rahatlıkla büyütülebilmesi için modüler olarak tasarlanmıştır. Tavuk Evi 2019 yılında dünyanın en önemli mimarlık ödüllerinden biri olan Ağa Han Ödülleri’ne aday olarak gösterilmiştir.

Buzağı Korunağı / 2019

NSMH tarafından tasarlanan Buzağı Korunağı çevrenin gri mavi atmosferiyle uyum sağlayan etkileyici bir tasarıma sahip. Nevzat Sayın için projenin en ilginç noktalarından biri karşı tarafa kendi taleplerini iletemeyen bir canlı için tasarım yapma fikri olmuş. Yapıda oldukça ağır hayvanlar olan buzağıların darbelerine karşı dayanım göstermesi adına beton malzeme tercih edilmiş. Oldukça sade tasarıma yön veren ana unsurlardan biri hayvanların rüzgardan ve soğuktan en az şekilde etkilenmesi için yapının giriş cephesinin hangi yöne bakacağı kararıymış. Hayvanlar yapı sayesinde kışları sert hava koşullarından korunurken yazın da beton duvarın yarattığı gölgede serinleyebilmektedirler. Yalın malzemeler olan ahşap ve brüt betonun kullanıldığı tasarımda Nevzat Sayın’ın cevaplamaya çalıştığı soru ise şöyle: ’Ham ama önceden düşünülmüş bir hamlık olabilir mi?’

İnek Barınağı / 2019

İneklerin gerektiğinde korunaklı bir alana sahip olabilmesi için tasarlanan proje oldukça deneysel bir tasarım. Mimarlar ve Han Tümertekin tarafından tasarlanan proje 2.5 cm kalınlığında beton bir yüzeyden oluşmaktadır. Proje bulunduğu yere ait olma fikri üzerinden ortaya çıkmış bir tasarımdır.

Yapının rüzgarı kesmesi ve dayanıklı olması tasarıma yön veren önemli unsurlardan olmuş. İlk fikir araziye hiç yapı malzemesi getirmeden arazide bulunan malzemelerle bir yapı inşa etmekmiş fakat Erzincan’ın önemli bir deprem bölgesi olmasından dolayı bu fikir uygulanamamış. Yapının en az fiziksel müdahale içerecek şekilde yapılması ana kararlardan biri olmuş. Kubbe formuna yönelim kendi kendini taşıyabilen bir yüzey yaratma fikri sonucunda çıkmış. İçerisinde tekstil bulunan 2.5 cm kalınlığındaki fibrobeton katmanı dayanıklı bir şekilde hayata geçirmek için mühendisler Hanif Kara ve Ahmet Topbaş projeye ciddi katkılarda bulunmuşlar. Kutluğ Ataman’ın önerisi ile geçen zamanın malzeme yüzeyinden okunabilmesi için kabuğa metal tozları püskürtülmüş. Bu metal malzeme okside oldukça farklı şekillerde görünerek yapıya sürekli değişen ve zaman içerisinde evrilen bir kimlik kazandırmış.

Yarı Açık Sığır Besi Tesisi / 2020

 Çiftlikte yer alan bir diğer yapı ise IND (Inter.National.Design) tarafından tasarlanan Yarı Açık Sığır Besi Tesisi. Projenin başından itibaren eş zamanlı yürütülen araştırma süreci yapının gelişiminde oldukça önemli bir yere sahip olmuş. İşlevinin gereklilikleri ve strüktürel kaygılar doğrultusunda ortaya çıkan form Japon kağıt katlama sanatından esintiler taşımaktadır. Hayvanlara bir yapı tasarlamak için bölgede hali hazıda kullanılmakta olan geleneksel çözümler modern bir şekilde yorumlanmıştır.

Yapı her iki tarafında yem alanları bulunan ve ortasından traktör yolu geçen klasik bir plana sahiptir. Hayvanların yapı içerisinde yaydıkları zehirli gazlara maruz kalıp zarar görmemeleri için orta aks açık bırakılmıştır. Yaratılan eğimli çatı formu sayesinde de hava yukarı doğru doğal bir hareketle çıkabilmektedir. Ekonomik ve estetik kaygılar sonucu tercih edilen beton malzeme yerinde dökme tekniğiyle kullanılmıştır. Sığırların beslenme ve soğuktan korunma ihtiyaçları için bu barınağı kullanması planlanmaktadır. Proje 180-220 arası hayvana ev sahipliği yapma kapasitesine sahiptir.

Keçi Korunağı / 2021

Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık bu proje için KA Evi’ndeki yaklaşımlarından oldukça farklı bir anlayış benimsemiş. Dışarıdan getirilen malzemelerin aksine Keçi Korunağı için tamamen çevreden elde edilebilen malzemelerle bir yapı inşa edilmeye karar verilmiş. Yerel ve doğal malzemeler tercih edilen projenin inşaat teknikleri de oldukça geleneksel ve eski yöntemlerden ilham alınarak geliştirilmiş. Yapının temeli çiftlikte yer alan deredeki taşlar kullanılarak yapılmıştır. Korunağın duvarları ise sıkıştırılmış toprak tekniği ile inşa edilmiştir.

Barınak birbirine geçmiş iki silindirik kütleden oluşmaktadır. Yapının karakteristik formu deprem dayanımını da artırmaktadır. Yapının ortasında yer alan baca ise havalandırma işlevini üstlenmektedir. Henüz devam eden projenin tamamlandığında keçilerin sert hava koşullarından korunabileceği bir mekan haline gelmesi planlanmaktadır. Kütlelerin ortaya çıkardığı parabolik çatı formunu dışarıdan yapı malzemesi getirmeden, sadece çevrenin sunduklarıyla çözebilmek zorlayıcı bir süreç olmuş. Bunun için arkeolojik kazılarda kullanılan bir kerpiç çatı örneğinden ilham alınmış. Keçi barınağı 2020 Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde proje dalında ödül almaya hak kazanmıştır.

 

Referanslar: Palanga 1888 Belgeseli (Arkitekt), soistanbul.com, ecarch.com, archdaily.com, dezeen.com,

Fotoğraflar: Cemal Emden, Ali Taptik, Metin Çavuş, Palanga Resmi Facebook Sayfası