House of Thol’la Sürdürülebilir Gündelik Ev Yaşamı

Enerji fiyatları, iklim krizi, gıda masrafı ve israfı derken yine tasarımcılar imdadımıza koşuyor. Tasarım ve antropoloji geçmişli Thomas Linssen ve Jana Flohr’la yollarımız Ekim 2021’de Hollanda Tasarım Haftası’nda kesişmişti. Aradan bir yıl geçmiş olsa da yaptıkları iş, bu konjonktürde, bizi bugün daha da yakından ilgilendiriyor. İkilinin stüdyosu House of Thol, sürdürülebilirlik ekseninde ilerleyen araştırmalarını, gündelik hayatta kullanımı kolay uzun ömürlü tasarımlarla sonuçlandırmayı misyon edinmiş. Araştırma projeleri Poma/Olera ve ürünü Patera Magna bunun en güzel örneği. Elektrik harcamadan gıdanın bozulmamasını sağlayan bu ürün, eski nesillerin ve farklı kültürlerin doğaya saygı duyan gıda saklama yöntemlerine övgü niteliğinde modern bir meyve-sebze kasesi – veya kase görünümlü kiler de diyebiliriz. Haliyle Jana’yla yaptığım röportaj bu ilgimi çeken ürüne yoğunlaşsa da sürdürülebilir tasarıma ve stüdyonun prensiplerine de değindik.

House of Thol ismi nereden geliyor?

Başlangıç noktamız “House” (ev). Gündelik ev hayatında problem çözen, basit ve sürdürülebilir yaşam sunan ürünlere odaklanıyoruz. “Thol” ise Thomas’ın zamanında ün yapmış bir küvet tasarımından geliyor. Bu tasarım hafızalara kazınınca stüdyomuz için de Thol’u kullanmaya devam ettik.

Sürdürülebilir tasarım geniş bir alan. Siz bu alanda kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz? Bu terimden sizin çıkardığınız anlam nedir?

Biz sürdürülebilir yaşam adı altında atılan her adımın değerine inanıyoruz ve insanların bu adımları daha kolay atmasını sağlayacak ürünler tasarlıyoruz. Konu sürdürülebilir tasarım olduğunda asıl zorluk, sayısı dağ gibi artan “şeyler”e birer ekleme yapmak yerine henüz düşünülmemiş ama katma değeri yüksek ürünler tasarlayabilmek. Örneğin sürdürülebilir malzemeden yeni bir vazo tasarlamak yerine zaten sahip olduğunuz bir vazoya eklenen ince bir plaka sayesinde daha az çiçekle sade ve düzenli bir aranjman yaptığınız bir Flower Constellation isimli bir ürünümüz var. Amacımız uzun ömürlü, yenilikçi, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarını kolay edinmemizi sağlayan ve döngüsel ekonomiye katkıda bulunan ürünler tasarlamak. Bunlara ek olarak güzel yıllanan dayanıklı malzemelerle çalışmayı seviyoruz. Tasarımlarımızda genelde tek bir malzeme kullanıyoruz, eğer birden fazla malzemeyle çalışıyorsak mutlaka bu parçaların kolayca ayrılabildiği teknik detaylar tasarlıyoruz.

Araştırma safhasından ürünleştirmeye, Poma/Olera tasarımınızın sürecini merak ediyorum. Araştırmayla başlayalım; tüketici olarak gündelik hayattaki müsrif davranışlarımız hakkında neler buldunuz?

Araştırmamızda Avrupa tüketicisinin aldığı taze meyve sebzelerin %29’unun çöpte sonlandığını bulduk. Biz bile bu konuda bilinçli davranmaya çalışmamıza rağmen meyve sebzeleri zaman zaman çürütüp attığımızı fark ettik. Bizim için bunun sebebi çoğunlukla ya dolapta ne olduğunu unutmak ya gıdanın bir gecede bozulması ya da hangi gıda nasıl saklanmalı bilmemek. Bunun üzerine meyve sebzelerinin çürüme sürecini, endüstriyel saklama standartlarını ve günümüzde kaybolan etnografik gıda saklama geleneklerini araştırmaya başladık.

Hatırlanması gereken en önemli bilgi; yavaş çürümeye başlayan meyveyi hızlı çürüyen meyveden ayrı tutmak çünkü çürüme sürecinde ortaya çıkan etilen gazı etrafındaki her şeyin onunla birlikte çürümesini sağlıyor. Diyelim ki karışık bir meyve tabağınız var, her meyve farklı zamanlarda çürüme sürecine girdiği için ilk çürümeye başlayan meyvenin ortaya çıkardığı etilen gazı tüm tabağı etkiliyor ve tabaktaki diğer meyveler de normal sürecinden daha hızlı çürümeye başlıyor.

Poma/Olera araştırma sürecinde referans aldığınız kültürlerde ve eski pratiklerde gıda nasıl daha uzun ömürlü ve soğuk tutuluyormuş?

Pek çok meyve ve sebzenin buzdolabında tutulmaması gerektiğini biliyor muydun? Soğuk dolap, domates gibi sebzeleri hücresel seviyede geri dönüşü olmaksızın değiştiriyor ve bu da tat ve besin değeri açısından sağlıklı bir değişim değil.

Pek çok meyve sebze, kiler gibi oda ısısının biraz altında, karanlık ve biraz daha nemli ortamlarda saklanmalı. Pek çoğumuzun artık kileri olmadığı gibi bir diğer sorun da kilerde saklanan gıdaların genelde gözden uzak olması. Stoğumuzda ne var ne yok unutabiliyoruz.

Poma/Olera araştırma projemizin adı. Bu projenin ilk ürünü Patera Magna’yı masaüstü mini kiler olarak tasarladık. Afrika’da kullanılan “zeer pot” tekniğinden ilham aldık. Bu teknikte birbirinin içine geçen 2 kil çanak kullanılıyor, gıdayı soğuk tutmak için ara tabakayı nemli kumla dolduruyorlar. Patera Magna’da arasına soğuk su doldurulan iki katmanlı bir kase yaptık. Malzeme olarak terracottayı seçtik ki çömlek buharlaşmayla doğal olarak kendini soğutsun.

Tasarım şekillenmeye başlıyor…

Nihai tasarımda önemli olan iki faktör vardı; çift katmanlı terracotta ve birden çok saklama ünitesi. Malzemeyi sağlam kılmak için dairesel bir form izledik. Bu sebeple büyük bir meyve kasesini andırıyor. Kasenin içinde yer alan üçgen saklama üniteleri ise farklı süreçlerde çürümeye giren meyve sebzeyi birbirinden ayırıyor. Formu, sağlıklı seçenekler sunan 3 boyutlu pasta grafiğini andırıyor.

Üretim tekniğinden bahseder misin?

Şu an Patera Magna, Hollanda-Nijmegen yakınlarında küçük bir stüdyoda elde üretiliyor. Her bir Patera 9 farklı parçadan oluşuyor ve her parçanın ayrı alçı kalıbı var. Bütün parçaların yüzey bitirme işlemi Thomas’ın elinden geçiyor ve iki farklı yöntemle pişiriliyor (bisque ve glaze firing).

Poma/Olerayı nereden alabiliriz?

Patera Magna ve küçük boyu Patera Media’yı www.houseofthol.nl sitesinden ön sipariş edebilirsiniz. Yoğun talep ve el işçiliği gereken üretiminden dolayı teslim süresi yaklaşık 5 ay. Üretimi Portekiz’e taşımayı planlıyoruz, ondan sonra mağaza satışa da geçeceğiz.