Antalya Arkeoloji Müzesi Yıkılma Tehlikesi Altında!

Antalya Arkeoloji Müzesi’nin mevcut binasının yıkılma kararı, mimarlık camiası ve kent sakinleri arasında büyük tepkilere yol açtı. Bu karar, yalnızca bir yapının ortadan kaldırılması değil, aynı zamanda kentin mimari mirasının, kolektif belleğinin ve uzun yıllardır kamusal bir kültür mekânı olarak hizmet veren bir yapının yok edilmesi anlamına geliyor.

Türkiye’de ulusal bir mimari yarışma sonucunda inşa edilen ilk müze binası olan Antalya Arkeoloji Müzesi, 1964 yılında düzenlenen yarışmada Mimar Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler’in projesinin birincilik kazanmasıyla hayata geçirildi ve 1972’de halka açıldı. Modernist üsluptaki müze kompleksi, modüler planlaması ve iç-dış mekân sürekliliğiyle Cumhuriyet dönemi modern mimarisinin belgesel niteliği güçlü bir örneği. Ayrıca müze binasının 1988 yılında Avrupa Konseyi tarafından “Yılın Müzesi” ödülüne layık görülmesi, yapının müzecilik ve mimari değerini kanıtlıyor.

Müze binasının yıkımını savunanların öne sürdüğü temel gerekçe, yapının depreme dayanıksız olduğu iddiası. Ancak bir yapının güncel deprem yönetmeliklerine göre yetersiz bulunması, onun mutlaka yıkılması gerektiği anlamına gelmiyor; aksine bu durum, yapının güçlendirme ve restorasyona ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Mimarlar, tamamen yeni bir müze binası yapmanın, mevcut yapıyı güçlendirmeye kıyasla çok daha yüksek maliyetli olacağına da dikkat çekiyor.

Yıkım kararına gerekçe olarak sunulan bir diğer argüman ise müzenin çağdaş müzecilik ihtiyaçlarını karşılayamadığı düşüncesi ve yerine daha modern, büyük bir kompleks yapılması isteği. Oysa “çağdaşlık” geçmişi tamamen ortadan kaldırmakla değil, ona saygılı ve düşünceli eklemeler yapmakla mümkün olduğunu biliyoruz. Mevcut müze binası yalnızca sergi salonlarından ibaret değil; aynı zamanda konferans salonu, kütüphane gibi kamusal işlevleri barındıran, yaşayan bir kültür merkezi. Yapının sahip olduğu mimari özellikleri, çağdaş müzecilik ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olduğunu gösteriyor.

Alınan yıkım kararına ilişkin bir diğer tartışma, müzenin kültür varlığı olarak tescil edilmemiş olması. Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun yaptığı başvurulara rağmen 20. yüzyılın bu önemli mimarlık eseri tescillenmemiş ve bu nedenle Mimarlar Odası ve çeşitli sivil toplum örgütleri bu karara karşı yargıya başvurmuş durumdalar. Böylesine önemli bir yapının kültür varlığı olarak korunmaması ve yıkım kararı alınırken yapının yaşayan mimarı Doğan Tekeli’ye danışılmamış olması da mimarlık camiasında bir eleştiri konusu. Doğan Tekeli, konuyla ilgili bir açıklamasında “Yıkmak kolay geliyor… Ama restore edilebilirdi” diyerek yapının asıl sorununun bakımsızlık ve kontrol eksikliğinden kaynaklandığını ifade ediyor.

Kurumlar, yapının taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmesi gerektiğini ve yeni bir proje yerine mevcut yapının güçlendirilerek korunabileceğini belirtiyor. Antalya Kültürel Miras Derneği (ANKA), yıkım kararına tepkisini şu sözlerle ifade ediyor: “Yıllardır Antalyalıların ve ziyaretçilerin anılarında yer etmiş bu yapının yıkılması, kentimizin kimliğine vurulacak büyük bir darbedir… Antalya Müzesi de bu anlamda şehrimiz için vazgeçilmez bir hafıza mekânıdır”. Mimarlar Odası Ankara Şubesi de “özellikli ve kimlikli bu yapıyı yıkmak, kültürel hafızayı silmek demektir” diyerek tescil başvurularının reddine itiraz ediyor.

Kent belleği açısından bir dönemin kamusal mimarlığını yansıtan bu yapının korunması gerektiği, uzmanlar tarafından da dile getiriliyor. Mimar ve yazar Aykut Köksal, “Cumhuriyet tarihi açısından önemli bir yapıdır… Bu müze korunmalıdır” sözleriyle Antalya Arkeoloji Müzesi’nin yalnızca fiziksel bir yapı değil, aynı zamanda müzecilik tarihimizin özgün bir örneği olduğuna dikkat çekiyor.

Yarım asrı aşkın süredir kentin kültür ve tarih mirasına ev sahipliği yapmış; nesiller boyu hafızalarda yer etmiş bir değer olan yapının yok olması, modern mimarlık tarihimizin önemli bir parçasının kaybolması anlamına geliyor. “Antalya Arkeoloji Müzesi neden yıkılmamalı?” sorusunun cevabı ise yapının yaşattığı mimari, kültürel ve toplumsal değerlerde karşılık buluyor.

Fotoğraflar: Salt Research Arşivi
Kaynaklar: Arkitera, Cumhuriyet Gazetesi