Van Abbe Müzesi’nde gerçekleşen ‘’Soils’’ sergisi insanın toprakla olan hassas ve derinlikli ilişkisine odaklanıyor. Hayatımızın temeli olan toprak, atalarımızın yaşadığı, geleceğimizi inşa edeceğimiz ve bizi besleyen bir yerdir. Geçmiş, bugün ve gelecek arasında bir bağ kuran toprak, günümüzde sadece yararlı bir kaynak görülüyor ve insanın onunla olan bağı gittikçe kopuyor. Peki, bu kopuk ilişkimizi nasıl yeniden onarabiliriz? Bu süreç birbirimizle olan bağımızı nasıl yeniden kurmamıza yardımcı olabilir? Bu sorular Van Abbe Müzesi’ndeki ’’Soils’’ sergisinin temelini oluşturuyor. Birçok farklı ülkeden sanatçılar, tasarımcılar, çiftçiler ve aktivistler toprakla daha fazla empati kurmayı amaçlıyorlar.
Serginin toprakla ilgili temel yaklaşımı, Filistinli filozof, yazar ve matematikçi Munir Fasheh’in görüşlerinden ilham alıyor. Fasheh, dünyadaki yaşamın merkezinde dört temel toprak olduğunu savunuyor: dünya toprağı, kültürel toprak, toplumsal toprak ve ruhsal toprak. Bu sergi de insanın bu dört toprakla olan ilişkisini derinlemesine ele alıyor. “Soils” sergisinde sanatçılar, düşünce ve eylemlerimizi yaşadığımız toprağa dayandırmanın önemini vurguluyor. Yerel, ulusal ve uluslararası sanatçılar, yüzeyin altına inerek atalarına dayanan bilgiler ve farklı düşünce yollarının somut izlerini kullanarak yeni bir ilişkiler ağı oluşturuyorlar.
Sergide Hollanda’nın coğrafi yapısından kaynaklı olarak su ve toprak ilişkisine önem verilmiş. Bu iki elementin de ortak özelliği ikisinin de endüstriyel atıklar ile kirletilmiş olması.
Sanatçılar De Gaetano ve Pompilis, işlerinde kullandıkları özel kromatografi (chromatography) yöntemiyle, müzenin yanından geçen kanalın etrafındaki topraktan aldıkları örnekleri sergiliyorlar. Toplanan örneklerin damlatılarak kâğıt üzerinde oluşturdukları görsellere yakından bakıldığında, toprağın içindeki kimyasal maddeler gözle görülür hale geliyor. Bilimsel araştırmalarda kullanılan bu yöntemi, sanatçı ikilisi dev bir seriye dönüştürmüş ve ziyaretçilerin kendi keşiflerini yapabilecekleri bir köşeye çevirmiş.
Fotoğrafta arkada görünen eserde ise sanatçı Diewke van der Heuvel, Melting Heart adlı serisinde Avrupa Alpleri’nin en büyük buzulu olan Aletsch’in eriyiş anından bir kare yakalıyor. Geri dönüştürülmüş kumaş üzerine basılan büyük ölçekli fotoğraf, doğal çevrenin görkemini ve iklim değişikliğinin yol açtığı etkileri kaydediyor.
Hollandalı sanatçı Wapke Feenstra, Rotterdam’ın güney yakasındaki insanları ve toplulukları belgeleyen Boerenzij (Kırsal Taraf) adlı video yerleştirmesinde, kırsal kültürün dünya çapında nasıl yutulup kentleştiğine dair eleştirel bir farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Sanatçının farklı komünitelerle yaptığı bu dokümantasyon serisinde, kırsal kesimin kendisinden gelen sesleri ve görüntüleri ön plana çıkarıyor. İnsanlar ve doğa arasında nasıl daha iyi bir denge kurulabileceğini sorgularken, bunun ancak birbirimizi dinlemekten geçtiğini vurguluyor. Sanatçı tüm dokümantasyonlarına ek olarak, günümüz sanatında kırsal kesime ne kadar yer verildiğini araştırıyor. Sergilenen büyük ölçekli kumaşlar üzerine yapılmış el çizimi öküz resimleri, sanatçının ziyaret ettiği farklı topluluklarda yaşayan insanlar ile çizilmiş.
Sergide bir diğer dikkat çeken eser ise Tom Nichols’un “33 Bricks (Towards a Monument to Batman’s Treathy)” isimli yerleştirmesi. İsmini 1835 yılında John Batman isimli Avustralyalı kolonist ile yerliler arasında yapılan sömürgeci bir toprak anlaşmasından alıyor.
Bu eserde Nicholson, Van Abbe Müzesi’nin cephesinden 33 tuğla çıkararak geride gözle görülür boşlukları sergilerken sergi mekanının içerisinde ise bu tuğlalar, küçük ama anıtsal heykellere dönüştürülmüş. İçeride sergilenen tuğlalar ve bilgilendirme levhaları, Avustralya’daki Naarm/Melbourne’ün sömürge işgali ve karşıtı anlatıları aktarıyor. Van Abbe Müzesi’nin Hollanda sömürgecilik tarihiyle olan bağına rağmen, Avustralya ile kurulan bu ilişki, Batı Avrupa’nın ortak sömürgecilik uygulamalarını gözler önüne seriyor. Tuğlalar, Hollanda mimarisinde çok önemli bir yapı malzemesi olmasına karşın, “33 Bricks” eseri, bu geleneği onurlandırırken aynı zamanda tuğlaların başka halklar için taşıdığı sömürgecilik, şiddet ve yıkım tarihine de dikkat çekiyor.
Müzenin sekiz yıldır üzerinde çalıştığı ‘Soils’ sergisi, uzun yıllardır müzenin direktörlüğünü yapan Charles Esche’nin küratörlüğünü üstlendiği son sergisi. Esche, yirmi yıl boyunca Eindhoven’a birçok solo ve grup sergisi kazandırdıktan sonra yıl sonu müzeden ayrılacak.
Sergi hem yerel projeler hem de uluslararası eserler aracılığıyla toprağa olan algımızı ve anlayışımızı yeniden sorgulamamıza olanak tanıyor. Hem metaforik hem figüratif hem de maddesel boyutta işlerin görülebileceği çok boyutlu bir deneyim sunuyor. Ziyaretçiler, kendi topraklarının ne anlama geldiğini düşünmeye teşvik ediliyor. Sergi, 15 Haziran – 24 Kasım 2024 tarihleri arasında Eindhoven’daki Van Abbe Müzesi’nde görülebilir.
Yorum Yazın!