İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding’in desteğiyle düzenlenen çağdaş sanat etkinliği İstanbul Bienali başladı! Küratör Christine Tohmé’nin “Üç Ayaklı Kedi” başlığı altında kurguladığı bienalin ilk ayağı, 23 Kasım’a kadar devam edecek. “Kendini koruma” ve “gelecek olasılıkları” temaları etrafında şekillenen bienal, 30’u aşkın ülkeden 47 sanatçının eserleriyle Beyoğlu-Karaköy hattında yer alan 8 farklı mekânda ücretsiz ziyaret edilebilir. Bienalin Beyoğlu bölgesinde bulunan mekanlarında öne çıkan eserlere göz atalım…
ELHAMRA HAN
İsimsiz
Şafak Şule Kemancı
Şafak Şule Kemancı, bienal kapsamında bitki ve hayvan niteliklerini aynı karede birleştiren hibrit bir yapıya sahip, anıtsal ölçekte yumuşak bir heykel sergiliyor. Boyutuyla odayı kaplayan eser, bulunduğu yabani peyzajın içerisinde pencerelerden ve kapılardan taşarak büyüyor; evcil ile yabani, insan ile insan dışı, doğal ile yapay arasındaki ikilik haline meydan okuyan çevreleyici bir ortam oluşturuyor.
ESKİ FRANSIZ YETİMHANESİ BAHÇESİ
Kırmızı Rotavesait
Khalil Rabah
Filistinli multidisipliner görsel sanatçı Khalil Rabah’ın “Kırmızı Rotavesait” adlı eseri, farklı emek, devinim ve aidiyet yollarını açan ve bozan bir kavramsal aygıt ve mekansal bir müdahale olarak kamuya açık bahçede sergileniyor. Eser, ziyaretçileri bariyerlerin, eşiklerin ve çelişkili işaretlerin oluşturduğu bir yapı içerisinde dolaşmaya – ve engellerle karşılaşmaya – davet ediyor. Kanalın bir kıyısında yeşil mermer bir kaide üstüne yerleştirilmiş kırmızı transpalet, engeller altında hareket etmeye çalışmanın güçlüğüne işaret ediyor. Karşı kıyıda, kırmızı ahşap paletler üzerine düzenli aralıklarla yerleştirilmiş farklı türden ağaçların yeşermeye devam ettiği yüzün üzerinde kırmızı varil, seyyar bir fidanlık oluşturuyor.
GALATA RUM OKULU
Kaybolanı Bir Araya Getir
Lungiswa Gqunta
“Kaybolanı Bir Araya Getir” adlı eser, akla süreksizliği ve çöküşü getiren labirentimsi, post-organik engebelerden oluşuyor. Ahşap, vitray, kokulu altın otu ve Gqunta’nın imzası niteliğindeki dikenli tellerden oluşan yerleştirmeye sömürgecilik karşıtı radikal düşünür Amilcar Cabral ilham olmuş. Gqunta eserinde istismar ve şiddet döngülerinden yara almış manzaraları görünür kılıyor; heykellerinde kullandığı cam gibi kırılgan bileşenler ise geçmişten bugüne uzanan travmaların yansıdığı, belirginleştiği ve belki de onarıldığı bir mercek işlevi görüyor.
Ali Eyal Resim Seçkisi
O Günden Beri Güvercinlerden Korkarım
Görsel sanatçı Ali Eyal’in resim seçkisinde yer alan “O Günden Beri Güvercinlerden Korkarım” adlı eseri, sanatçının çocukluğunda yanlışlıkla bir güvercini ayağıyla ezerek öldürmesine dair anısını huzursuz edici bir dizi görsel çarpışma şeklinde kurgulayan bir otoportre. Eyal’in figürleri genişleterek ve uzatarak deforme ettiği kendine özgü biçimsel dilini yansıtan resimde kasvetli ve tekinsiz bir manzara, incelikli siyasi semboller barındıran imgeler ve çarpıcı renkler bir araya gelerek özgün, somut bir simgeler alemi oluşturuyor.
Varış Noktası
Kongkee
Kongkee’nin “Varış Noktası” adlı serisi, eski tip lentiküler plakalar aracılığıyla harekete geçen imgelerin hızlı tarihsel ve teknolojik değişimlerin beraberinde getirdiği nostalji ve kayıp duygularını uyandırıyor.
Opposumun Direnci
Naomi Rincon-Gallardo
Naomi Rincon-Gallardo’nun “Bir Mağara Üçlemesi” serisine ait olan eseri “Opposumun Direnci”, gerçeküstü ve psikedelik bir imgesel dilin harmanlandığı bir yerleştirme. Politik temellerine rağmen muzip ve psikeledik bir üslup kullanan üçleme, filmlerin çekildiği Meksika’nın Oaxaca eyaletinden ilham alıyor. Ortaya çıkan eserde çokkatmanlı estetik dil gerçek yaşam ve mitoloji sürekli olarak yer değiştiriyor.
MECLİS-İ MEBUSAN 35
İşçi Sınıfı
Pilar Quinteros
Pilar Quinteros’un “İşçi Sınıfı” adlı eseri, heykeltıraş Muzaffer Ertoran’ın bir zamanlar Beyoğlu’ndaki Tophane Parkı’nda bulunan “İşçi” anıtından yola çıkıyor. Yaklaşık elli yıl boyunca kamusal alanda yer alan bu heykel defalarca kez vandallığa kurban gitti; parmakları, bacakları, kolları, elindeki balyozu ve başının parçalandığı saldırıların sonunda geriye yalnızca bir gövde kaldı. Quinteros eserinde, Ertoran’ın İşçi’sini parçalara ayırarak uzuvlarını sergi alanın dağıtıyor. Eseri tekrar inşa etmek yerine, bu heykelin kamusal belleğin sınırları içinde yaşadığı çözünmeyi ve imha edilişinden sonra bir efsaneye dönüşen ikinci yaşamını karton bir temsil aracılığıyla vurguluyor.
Sızıntılar
Eva Fabregas
“Sızıntılar”, canlı bir varlık gibi çoğalarak ve kendi iradesiyle büyüyerek sergi alanını kaplıyor. Sanatçı önce havayla doldurulmuş formların üzerine sıvı lateks uyguluyor; içlerindeki hava söndürüldüğünde ise geriye bağırsakları, göbek bağlarını, pıhtılaşmış sıvıları ya da sarmaşıkları andıran organik biçimler kalıyor. Eser, sergi alanının tavan ve duvarlarında açılan boşluklardan geçerek mekan ile onun içinde büyüyen varlık arasında bir devinim halini gözler önüne seriyor, sergi alanının mimarisine karşı biyomorfik bir yanıt üretiyor.
Fotoğraflar: DAC Editörü Zeynep Deniz Erol
Yorum Yazın!