Geçtiğimiz sene ziyaretçilere kapılarını açan Emre Arolat Architecture (EAA) imzalı Antakya Müze Oteli dünyanın en büyük tek parça zemin mozaiğine ev sahipliği yapıyor. St. Pierre Kilisesi’ne oldukça yakın olan proje kazısında keşfedilen arkeolojik bulgular, otel inşaa etmek üzere yola çıkan işvereni bir müze-otel yapmaya yönlendirmiş. Kamuya açık bir işleve sahip olan müze ile özel kullanımın ön plana çıktığı otel fonksiyonunu harmanlama fikrinin tasarım sürecini etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğu açıkça hissediliyor.
Kazılar sırasında ortaya çıkan bulgular ile Antakya gibi tarihi çok eskilere dayanan, eşsiz kültürel güzelliklere ev sahipliği yapan bir şehrin fiziksel ve sosyolojik karakteri kavramsal açıdan projeye yön veren temel bilgi kaynakları olmuş. Otellerde sıklıkla kullanılan alışılagelmiş tipolojiler bu benzersiz atmosfere ve mekana ayak uydurmak için çok farklı yorumlanmış. Oldukça önemli eserlerin üzerinde konumlanan otelde programlar bilinen kompakt ve içe dönük düzenlemenin aksine koruyucu bir kanopinin altında dağıtılarak düzenlenmiş.
Kolonların tam olarak nerelere geleceğini bulguların yerleri belirlemiş. Bulgulara verilebilecek herhangi bir potansiyel zararı en aza indirgemek için kompozit kolonlar alanın ortasından ve çevresinden geçen eski nehir yatağının izini takip edecek şekilde yerleştirilmiş. Bu kolonlar sayesinde taşınan kanopi, arkeolojik park alanının yerini işaretlerken aynı zamanda da balo salonu, toplantı odaları, yüzme havuzu gibi fonksiyonları taşıyan bir platform görevi görüyor. Platform St. Pierre tepesinin ve şehrin eşsiz manzarasının keyfini çıkarmak için seyir mekanları oluştururken, bölgenin kimliği haline gelmiş olan yerel çatı terasları geleneğini de modern bir şekilde yeniden yorumluyor. Platformdaki boşluklar otel ile aşağıda yer alan arkeolojik alan arasında görsel bir bağlantı kurulmasına olanak sağlıyor. Lobi, restoran ve dinlenme alanları ise arkeolojik bulgularla daha güçlü bir ilişki kurabilmek adına alt katlara yerleştirilmiş.
Otelin ana bölümü birbiri üzerine yerleştirilmiş prefabrike otel odası birimlerinden oluşuyor. Çelik bir taşıyıcı yapı üzerine yerleştirilen bu birimler ana dolaşıma yürüyüş yolları ve köprülerle bağlanıyor. Ana kanopi altında yer alan odalar ve bu yarı açık alan, iklim koşullarını filtrelenmiş bir şekilde deneyimleyebileceğiniz ve her zaman kazı alanı ile görsel bağ içinde olduğunuz bir iç dünya yaratıyor. Aynı kanopinin altında yer alan teraslar ve bahçeler bu sonradan yaratılan iç dünyada yaşanan deneyimi daha da keyifli hale getiriyor. Bu dikkat çekici projede yüksek kalitede bir otelin mekansal standartlarından ödün vermeden bulunduğu eşsiz lokasyona özgü bir bina ortaya çıkarılmış.
Proje Yılı: 2019
Lokasyon: Antakya, Türkiye
Mimar: Emre Arolat Architecture (EAA)
Fotoğraflar: Cemal Emden, Studio Majo, Emre Dorter
Kaynak: archdaily.com, emrearolat.com, worldarchitecture.org
Yorum Yazın!