Berlin’de yer alan New National Gallery 20. yüzyıl mimarisinin en önemli simgelerinden biridir. Mies van der Rohe’nin Amerika Birleşik Devletleri’ne göç ettikten sonra Avrupa’da tamamladığı tek bina olan müze yapısı, 1968 yılındaki açılışından itibaren kültürel işlevini sürdürmektedir. 64 metre uzunluğundaki yapı çelik malzemenin sağladığı strüktürel avantajlar ve Mies’in imzası niteliğindeki özgün tasarım dili sayesinde oldukça hafif bir görünüme sahiptir.
David Chipperfield Architects 2015 yılından bu yana bu eşsiz yapının sunduğu hizmetleri güncel bir anlayışla ele almak için yenileme çalışmalarını gerçekleştirmektedir. Yenileme çalışmalarıyla yapının orijinal görünümü korunurken, dokusunun ve işlevlerinin iyileştirilmesi hedeflenmiştir. Ofis açıklamasında yenilemenin yeni bir yorumu değil, dönüm noktası sayılabilecek bu önemli tasarımın saygılı bir onarımını temsil ettiğini vurgulamış.
Mies’in tasarım anlayışını yansıtan tüm özellikler olabildiğince korunarak 21. yüzyılın getirdiği sergileme ihtiyaçları ve bazı ek fonksiyonlar yapıya entegre edilmiştir. Yapı oldukça minimal fakat detaylı düşünülmüş bir strüktüre sahip. İç mekanı tamamen algılamaya olanak sağlayan cam cephesinin hafiflik algısı ile koyu renkli çelik çatının yarattığı kontrast yapıya kimliğini kazandıran en önemli özelliklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Yapı saçağının kolonsuz köşeleri de bu kontrasta hizmet ederek ağır görünümlü çatının boşlukta asılı kalmış gibi hissedilmesini sağlıyor. Yapının sahip olduğu inanılmaz simetri ve oranlar prensipte bu kadar sade bir tasarımın bile ne denli etkileyici perspektifler sunabileceğinin bir kanıtı niteliğinde. Yapı Mies van der Rohe’nin ölmeden önce tamamladığı son eserleri arasında yer almaktadır.
Yenileme projesinin bir parçası olarak binanın neredeyse tüm kabuğu yeniden inşa edilmiş. Dış cephe camı değiştirilerek restore edilmiş ve yapının öne çıkan özelliklerinden biri olan olan çelik strüktürü yeniden kaplanarak iyileştirilmiş. Malzemelerin onarımları sırasında, hasar görmüş olan destekleyici betonarme elemanlar da elden geçirilmiş. Bu süreçte toplamda 35,000’e yakın parça yapıdan çıkarılmış. Bu parçaların çoğu restore işleminden sonra ait oldukları yerlere büyük bir özenle tekrar yerleştirilmiş. Onarılan malzemelerin arasında yapının en dikkat çeken elemanlarından olan doğal taş zemin kaplaması ve metal tavan ızgaraları da bulunuyor. Yenileme kapsamında yapıdaki havalandırma sistemleri, yapay aydınlatma, güvenlik gibi servislerde de iyileştirmeler yapılmış. Önemli değişimlerden biri de sirkülasyonun engellilerin erişimi göz önünde bulundurularak yeniden düşünülmesi olmuş.
Modern mimariye damgasını vurmuş en önemli isimlerden Mies Van der Rohe’nin tasarımının, David Chipperfield Architects’in özellikle müze tasarımı konusundaki uzmanlığı ile harmanlandığı projenin açılışa yaklaştığını duyurması ve görsellerinin paylaşılması bile oldukça ses getirdi. Uzun zamandır beklenen bu etkileyici müzedeki çalışmaların 2021 yılının bahar aylarında tamamlanması bekleniyor. Yapı ağustos ayında Amerikan heykeltıraş Alexander Calder’in eserlerinden oluşan bir sergiyle açılışını gerçekleştirecek.
Proje Yılı: 1968-2021
Lokasyon: Berlin, Almanya
Mimar: Mies van der Rohe
Yenileme Çalışmaları: David Chipperfield Architects
Fotoğraflar: Thomas Bruns, Courtesy of BBR
Yorum Yazın!