Venedik Bienali Türkiye Pavyonu ‘Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli’ Açıldı!

Venedik Bienali’nin 60. Uluslararası Sanat Sergisi, önizleme günlerini tamamladıktan sonra 20 Nisan Cumartesi günü kapılarını ziyaretçilere açtı. 24 Kasım 2024 tarihine kadar sürecek olan Venedik Bienali, Türkiye Pavyonu’nda Gülsün Karamustafa’nın özel bir enstalasyonu olan “Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli”ne ev sahipliği yapıyor.

Gülsün Karamustafa, 50 yılı aşkın süredir güncel sosyopolitik ve kültürel konulara odaklanarak dünya genelinde yaşanan yıkıcı savaşlar, depremler ve çevresel felaketler karşısında insanlarda oluşan sessizlik ve çözümsüzlük hissini yeni enstalasyonuyla mekâna taşıyor. Bu enstalasyon, insanlarda oluşan boşluk, oyukluk ve kırıklık duygusunu yansıtmayı amaçlıyor.

Türkiye Pavyonu’nun koordinasyonu İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) tarafından üstlenilirken, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı himayesinde, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, Türk Hava Yolları’nın ana sponsorluğunda ve havayolu partnerliğinde, SAHA Derneği’nin prodüksiyon ve yayın desteğiyle hayata geçiriliyor.

Gülsün Karamustafa Türkiye Pavyonu’nda yer alan eseriyle ilgili olarak şunları söyledi: “Bugün Sale d’Armi’de yerini almış olan projemin ilk düşünceleri yıkımlar, acılar, kayıplar ve insan ilişkilerindeki kof değerler arasında derinden hissettiğim boşluk, oyukluk ve kırıklık duygusunu mekânda var etmek arzusundan kaynaklandı. İşin temelindeki unsurlar, üç semavi dini temsil eden avizeler, kendi başına ayakta duramayan sütun kalıpları, bunları destekleyen demir strüktür ve son olarak raylar üzerindeki konteynerler İstanbul, Venedik ve Çin’in Zengzhou kentinden bir araya geldiler. Neredeyse sekiz aydır tarihi ticaret yolları üzerinde iz sürdüğümüzü gördüm böylece.”

Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli

Gülsün Karamustafa’nın, Türkiye Pavyonu’na özel ürettiği Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli adlı eserinde, farklı malzemelerin kullanıldığı, heykelleri andıran çalışmalara, bir film ve bir ses kompozisyonu eşlik ediyor. Karamustafa’nın, boyutlarını İstanbul’daki tarihi Hipodrom’a benzettiği sergi mekânına girildiğinde, ziyaretçileri, Venedik’in ünlü Murano camlarından yapılmış, tavandan asılı duran üç etkileyici avize karşılıyor. Avizelerin her biri Hristiyanlık, Yahudilik ve İslam olmak üzere birer tek tanrılı inancı temsil ediyor. Dikenli telle sarılan bu ışıklı sembolik objeler, dinler arasındaki tarihi gerilimleri ve çekişmeleri simgeliyor.

Pavyonda ayrıca farklı yüksekliklerde içi boş, plastik sütun kalıpları yer alıyor. Ancak destekler yardımıyla ayakta durabilen bu kalıplar, geleneksel olarak zafer ve dayanıklılığı çağrıştıran sütunlarla tezat oluşturarak serginin ele aldığı boşluk ve kırıklık duygularını somutlaştırıyor. Mekânda ayrıca, atık Murano camı parçalarıyla yüklü vagonlar bulunuyor.

Pavyonda Gülsün Karamustafa’nın sanat pratiğinde önemli bir yer tutan bir de film yer alıyor. Dünya çapında göç, savaş ve gösterileri konu alan siyah beyaz propaganda görüntülerini içeren filmde Karamustafa, görüntüleri yeniden kurgulayarak, insanlık durumuna yeni bir bakış açısı getiriyor. Sergiye eşlik eden bir ses kompozisyonu da ziyaretçilerin deneyimini derinleştiriyor.

Projenin grafik tasarımını Esen Karol, editörlüğünü Melis Cankara üstlenirken, Yelta Köm sergi tasarım danışmanlığı, Erinç Tepetaş aydınlatma tasarım danışmanlığı ve Furkan Keçeli ses tasarımı danışmanlığı ile katkı sağlıyor.

Türkiye Pavyonu ile ilgili detaylı bilgiye link üzerinden ulaşabilirsiniz: https://turkiyepavyonu24.iksv.org/

Kaynak: www.iksv.org/tr

Fotoğraflar: RMphotostudio