İstanbul’daki brütalist binaları düşünecek olursak aklımıza gelen en sıra dışı örneklerden olur belki de Tercüman Gazetesi Matbaa ve Yönetim Tesisleri Binası. Atilla Yücel’in Mimarlık Dergisi’nde 1985 yılında kaleme aldığı tanımıyla ‘cesaretli ve cesaretli olduğu kadar da eleştiri ve tartışmayı uyancı uç bir örnek.’ Yapısal elemanların sınırlarının zorlandığı Günay Çilingiroğlu ve Muhlis Tunca tarafından 1974 senesinde tasarlanan bu yapı, hem güçlü mimari formu hem de taşıyıcı sistem özellikleriyle döneminin en cesur yapıları arasında yer almaktadır. İstanbul Topkapı’da konumlanan yapı, inşa edildiği dönemde çevresinin boş olması sebebiyle kendine özgü heykelsi bir plastik etkiye sahipti. 7 metre uzunluğundaki konsolları ve bu konsolları taşıyan 8 kulenin tanımladığı bina, yüksek inşaat maliyeti ve kullanım alanlarının sınırlı olması sebebiyle çokça eleştiriye maruz kalmıştır. Bina ile ilgili tartışmalar yapının formu ve işlevselliği ile sınırlı kalmayıp yapının koruma altında olması gerekip gerekmediğine kadar da ilerletilmiştir.
2019 senesinde Doğan Hasol attığı bir tweet ile Tercüman Gazetesi binasının son yıllardaki durumunu eleştirdi.
Tartışmaları bir tarafa bırakıp binanın dikkat çeken mimari özelliklerine kısa bir bakış atacak olursak… Yapının güçlü kütlesel etkisinin ana nedenlerinden olan sekiz adet 4.60 X 6.70 metrelik servis kulesi, parçalanmış olan kütleler ve fonksiyonlar arasında sirkülasyon ve iletişimi sağlamaktadır. Dikeyde binayı tanımlayan ögelerin servis elemanları olması ise Louis Kahn’ın ‘servis mekanları’ ve ‘servis edilen mekanlar’ ayrımına bir gönderme olarak düşünülebilir. Yapının temel düşey strüktürünü ise servis kulelerinin yanlarında tasarlanmış olan 6.70 X 0.4 metrelik 16 adet kule perdesi oluşturmaktadır.
Güçlü yatay ve dikey eksenlerin bir araya gelmesiyle yapının kazandığı heykelsi formu Atilla Yücel şöyle açıklıyor: ‘Üzerinde hızlı bir araç trafiğinin hareket ettiği önemli bir karayolu üzerinde bulunan algılayıcı için net ve bellekten silinmeyen bir görünüm oluşturmak, özellikle iddialı bir kapitalist kuruluşun yayınladığı günlük bir gazete için aranabilecek önemli bir ticari imgeydi.’ Yapının tasarımıyla ilgili başlıca eleştiriler ise şu şekilde: Başlangıçta yapılması düşünülen destekleyici binaların ekonomik sebeplerle yapılamaması sonucu binanın tamamlandıktan sonra büyük bir kısmının işlevsiz kalması ve büyük boşlukların çalışanların psikolojileri üzerindeki olumsuz etkileri…
Bu sıra dışı yapının ilham kaynağıyla ilgili oldukça ilginç bir söylenti de var. Cihan Aktaş’ın istdergi için kaleme aldığı bir yazıda Ahmet Hamdi Tanpınar’ın meşhur romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün iş veren Kemal Ilıcak’ın talebiyle binanın tasarımında oldukça etkili olduğu belirtiliyor. Bu rivayet doğru mudur değil midir kesin olarak bilemesek de romanın kahramanı Hayri İrdal’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü için çizdiği projenin formdan yola çıkıp fonksiyona yönelmesi, simgesel yalnızlığı, projede form ısrarı yüzünden boş kalan ikinci kat için işlevler icat edilmeye çalışılması, yapının brütalist özellikleri gibi benzerlikler düşünülünce taşlar gerçekten de yerine oturuyor.
Tercüman Gazetesi binası tüm eleştirilere ve değerine yakışmayan yaklaşımlara maruz kalmasına rağmen, Türkiye’de mimari anlamda yenilikçi adımların atıldığı dikkate değer ve özgün bir örnek olarak anılmaya devam etmektedir.
Referanslar:
Atilla Yücel (1985): ‘Tercüman Gazetesi Binası: Mimarlıkta İşlev, Simge, Biçim İlişkileri Üzerine’, Mimarlık, s. 29-32. (mimarlikdergisi.com)
Cihan Aktaş (2022): ‘Tuhaf Binaların Akrabalığı’, istdergi (istdergi.com)
Sümeyye Kaymak (2019): ‘Türkiye’de Avangart Modernizmin Bir örneği olarak Tercüman Gazetesi Binası’, İTÜ
Görseller:
Yorum Yazın!