Moda Dünyasında bir Mimar: Virgil Abloh

Moda dünyasının son yıllardaki en popüler isimlerinden biri Virgil Abloh. Kendisi, hem dünyaca ünlü Louis Vuitton markasının erkek koleksiyonunun tasarım direktörü hem de aykırı üslubuyla 2012 yılında hayatımıza giren Milano merkezli Off-White markasının kurucusu. Lisans eğitimini inşaat mühendisliği üzerine tamamlayan Abloh, yüksek lisans eğitimini ise mimarlık üzerine gerçekleştirmiş. Abloh, disiplinlerin ayrımına inanmıyor, aksine mimarlık eğitiminin ona bugünkü başarısında çok ciddi katkı sağladığını savunuyor. Mimarlık eğitiminin ardından daha olası bir seçenek gibi görünen mimarlık ofisinde çalışmak yerine kendi markasını kurmayı tercih etmiş. Bu konudaki görüşü ise oldukça etkileyici: ’Mimarlığın bize kazandırdığı düşünme yetisini yapmamız gerekenin dışında birçok şeyi gerçekleştirmek için de kullanabiliriz. Ben bir mimarlık ofisinde çalışmaktan farklı bir kariyer seçtim. Mimarlığı başka bir şekilde araştırmak için bir marka kurdum.’ Yaptığı iş her ne kadar moda ile de ilgili olsa, başarılı tasarımcı mimariden aldığı güçlü ilhamı her fırsatta vurguluyor.

Abloh, Off-White’ın bu yıl açılan Miami mağazasının tasarımı için AMO ile iş birliği gerçekleştirmiş. AMO, Rem Koolhaas tarafından kurulan OMA’in araştırma kolu olarak faaliyet gösteren bir şirket. AMO ve OMA’in gerçekleştirdiği çağdaş araştırmalar ve çalışmalar moda kariyerinde Virgil Abloh için bir sıçrama noktası olmuş. Daha spesifik olarak AMO, modern yaklaşımıyla kendisinde mimarlığın ne olduğuna dair kültürel bir anlayış sağlamış.

Abloh, ana mağaza projesinin arketiplere nasıl meydan okunacağına dair bir örnek teşkil edebileceğini düşünmüş ve AMO direktörü Samir Bantal ile bu fikir üzerinde çalışmalara başlamış. Yoğun çalışmalar sonucunda alışılagelmiş mağaza tasarımlarını yeniden ele alarak, hem bir ticari alan hem de etkinlik alanı olarak kullanılabilecek yeni bir mağaza fikri üzerinde durmuşlar. Bantal’ın mağaza tasarımının manifestosu niteliğinde sorduğu soru ise şöyle: ‘İhtiyaçlarımızın büyük bir kısmını dijital siparişler ile karşılayabiliyorsak, fiziksel bir mağazanın hayatımızdaki rolü nedir?’ Bu soru doğrultusunda Abloh ve Bantal dijital alışverişin artan popülaritesine karşın mağazaların nasıl çalışabileceğine öneri niteliğinde bir tasarıma imza atmışlar.

Yaratılan mekanın en önemli özelliklerinden biri esnek ve kullanım açısından farklı fonksiyonları çatısının altında barındırabilecek şekilde tasarlanmış olması. Virgil Abloh’nun moda dünyasındaki tasarım dili düşünülünce mimaride de sıkıcı olmayan, canlı ve dinamik bir alan yaratılması fikri oldukça tutarlı. Art Basel ve Design Miami gibi birçok önemli sanat ve tasarım etkinliğine ev sahipliği yapan şehirde tasarlanan mağazanın sergiler, müzik etkinlikleri ve hatta defileler için ek mekan sunabilecek bir alan olması fikri de Abloh’nun multidisipliner bakış açısının bir sonucu. Abloh’nun mağaza için yaptığı açıklama mekanın esnekliğine vurgu yapıyor: ’Mağaza caddeye uzanan bir kafe olacak ya da çevrenin ihtiyacı olan şey ne ise ona dönüşecek. Bu ihtiyaç kimi zaman alanın 7/24 ticari işlev üstlenmesi de olabilir. Açıldığında mağazayı Uber ile teslim sağlanan bir Off-White mağazasına da dönüştürebilirim. İşin eğlencesi ve özgürlüğü burada yatıyor.’

Mimari aracılığıyla insanların mağazaya gidip alışveriş yapma eylemi farklı bir boyuta taşınmış. Bu mağaza sadece bir ürün alarak gerçekleştirdiğiniz eylemi değil aslında markayla olan bağınızı ve markanın aurası içindeki yerinizi temsil ediyor. Her şeyin inanılmaz bir hızla tüketildiği günümüz dünyasında belki de çoklu kullanıma uygun mekanlar tasarlamak, ticari işlevlerle kültürel faaliyetleri bir araya getirmek gibi fikirler mekanların sürdürülebilirliği açısından da olumlu sonuçlar doğurabilir.

Abloh’nun sıra dışı tasarımları moda dünyası ile de sınırlı değil. Tasarımcı kısa zaman önce Mercedes-Benz G-Class otomobilinin konsept bir versiyonunu yaratmak üzere Mercedes Benz markası ile iş birliği yaptı. Abloh ve Mercedes-Benz baş tasarım sorumlusu Gorden Wagener tarihi 1970’lere dayanan ikonik arabayı yarış arabası olarak yeniden yorumladılar.

Evian için de neredeyse tamamen geri dönüştürülmüş plastikten yapılmış bir su şişesi tasarlayan tasarımcı, Evian markası kadar ikonik bir form yakalamayı hedeflemiş. Kısacası Abloh’yu tasarımın ve yaratıcılığın yer aldığı birçok işte görmek mümkün. Yer aldığı işlerin tümünde de özgün tarzını koruyarak ses getirmeyi başarıyor.

 

Referanslar: dezeen.com, architizer.com, us.louisvuitton.com

Fotoğraflar: hypebeast.com, Piotr Niepsuj, dezeen.com, Bafic, Courtesy of Mercedes-Benz