Tarihi Yarımada’nın kültür sanat rotasına kazandırılan son yapılar arasında 100 yılı aşan tarihiyle İstanbul’un yedinci tepesi olarak bilinen Kocamustafapaşa Tepesi’nde konumlanan Bulgur Palas yer alıyor. Eski İstanbul fotoğraflarında sıkça karşılaşılan ve karakteristik görünümüyle kolayca ayırt edilebilen Bulgur Palas’ın, Bolulu Mehmet Habib Bey tarafından 1912 yılında İtalyan mimar Giulio Mongeri’ye tasarlatıldığı biliniyor. KİPTAŞ koordinasyonunda restore edilen ve İBB Miras’ın yeniden işlevlendirme çalışmalarıyla özel bir kültür sanat mekânına dönüşerek kent hayatındaki yerini alan Bulgur Palas, açılışını Magnum Photos ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklığıyla gerçekleşen “Magnum İstanbul’da” fotoğraf sergisi ile yapıyor.
Magnum Photos’un 77. yıl sergisi olan “Magnum İstanbul’da” kapsamında gösterilen 200’den fazla fotoğraf, dünyadaki toplumsal değişimlerin görsel hafızasını gözler önüne seriyor. Sergide; Jonas Bendiksen, Henri Cartier-Bresson, Cornell ve Robert Capa, Ara Güler, David Seymour, Olivia Arthur, Raymond Depardon, BiekeDepoorter, Elliott Erwitt, Stuart Franklin, Leonard Freed, Eve Arnold, Paul Fusco, Cristina Garcia Rodero, Burt Glinn, Jim Goldberg, Marilyn Silverstone, Sergio Larrain, Susan Meiselas, Wayne Miller, Marc Riboud, Alessandra Sanguinetti, Chris Steele-Perkins, Dennis Stock ve Alex Webb gibi önemli fotoğrafçıların da aralarında bulunduğu 70 sanatçının çalışmaları yer alıyor. The Bayeux Calvados Halk Ödülü ve iki defa World Press Photo (Dünya Basın Fotoğrafları) Ödülü sahibi fotoğrafçı Emin Özmen’in 30 fotoğrafı da özel bir bölümde sergileniyor.
Yıllardır atıl halde bulunan Bulgur Palas, kent belleği açısından hem konumu hem de kent silüetindeki algısı sebebiyle oldukça önemli bir yere sahipti. 2021 senesinde özel mülk vasfında bulunan Bulgur Palas, İBB’nin iştirak şirketleri tarafından kamusal kullanıma açılmak üzere satın alındı ve dönüşüm süreci böylece başlamış oldu. Bulgur Palas, Birinci Ulusal Mimarlık akımının özelliklerini taşımaktadır ve 20. yüzyıl İstanbul sivil mimarisinin dikkat çeken örnekleri arasında gösterilmektedir. Aslına uygun olarak restore edilen Bulgur Palas’ta malzemeler, bütünlüğe aykırı olmayacak şekilde onarılarak olası depreme karşı güçlendirmeler yapılmıştır. Bulgur Palas’ta bulunan işlevler arasında 135 kişilik bir kütüphane, sergi salonu, öğrenci kulüplerinin kullanımına tahsis edilen alanlar, restoran, çok amaçlı etkinlik alanları ve İstanbul manzarasının deneyimlenebileceği bir seyir terası yer alıyor.
Gelelim yapının sıra dışı isminin nereden geldiğine… ‘Bulgur Palas’ ismi, dönemin Bolu Milletvekili olan Habib Bey’in tahıl ticareti sebebiyle zenginleşmesi sonucu kendisine takılan ’Bulgur Kralı’ lakabından gelmekteymiş.
Bulgur Palas, pazartesi hariç her gün 10.00 – 19.00 arası ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor. Kütüphane bölümü ise her gün 22.00’ye kadar açık.
Yorum Yazın!