Yüzyıllara Meydan Okuyan Yenileme Projesi: Seddülbahir Kalesi

Yüzyıllar boyunca Çanakkale Boğazı’nın korunmasında önemli bir yere sahip olan ve “Denizin seddi” anlamına gelen Seddülbahir Kalesi’nin 25 yılı aşan çok disiplinli araştırma, projelendirme ve uygulama süreçlerini kapsayan restorasyon çalışmaları 2023 yılında tamamlandı. Rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri Arzu Özsavaşçı (AOMTD) ve yeniden kullanım projesi Y. Burak Dolu (KOOP Mimarlık) tarafından hazırlanan, Gülsün Tanyeli, Lucienne Thys-Şenocak, Rahmi Nurhan Çelik ve Haluk Sesigür danışmanlığında hayata geçirilen ve peyzaj projesi caps.office tarafından tasarlanan Seddülbahir Kalesi hem koruma uygulamalarındaki ilkeler hem de yeni müdahalelerdeki minimal tasarım yaklaşımıyla yerin hafızasını görünür kılınıyor.

Seddülbahir Kalesi Çanakkale ili Gelibolu Yarımadasının güney ucunda, Çanakkale Boğazının girişinde yer alıyor. Yapımına 1656 yılında, Sultan IV. Mehmed’in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından başlanan Seddülbahir Kalesi, Çanakkale Savaşı sırasında büyük hasar görmüş, yakın döneme kadar harap haliyle askeri alan olarak kullanılmış.

Seddülbahir Kalesi, ÇATAB (Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı) tarafından öncül proje olarak seçilmiş ve 1997 yılında Koç Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ortaklığında başlatılan akademik bir araştırma projesinin ürünü olarak yeniden hayat bulmuştur. 2005-2009 yılları arasında yürütülen bu çalışmalar, detaylı belgeler ve projelerle desteklenen bir koruma-onarım sürecine dönüşerek tamamlandı.

Restorasyon sırasında yerinde yapılan detaylı tespitler ve arşiv belgeleri doğrultusunda birçok yeni bilgi ve yapım teknikleri ortaya çıkarılarak, müdahale önerileri geliştirilmiş. Kale restorasyonu devam ederken, 2016 yılında kalenin yeniden işlevlendirilmesi amacıyla düzenlenen davetli yarışma sonucunda KOOP Mimarlık ve Müze Sergi İşleri ortaklığında üretilen proje, Bilimsel Danışma Kurulu’nun kriterlerine en uygun proje olarak seçilmiş. Günümüze ulaşan kalıntıları korumak ve görülebilir kılmak, kalenin özgündeki ana giriş işlevini yeniden canlandırmak ve yıkılan Bab-ı Kebir’in anıtsal karakterini yansıtmak, yeniden kullanım projesinin ana hedefini oluşturuyor.

Seddülbahir Kalesi’nde ziyaretçiler için 12 önemli nokta bulunmaktadır; ziyaretçi karşılama merkezi, Bab-ı Kebir, savaş döneminden kalma parçaların ve kalenin tarihinin sergilendiği müze kısmı, Tabya, Kubbeli Oda, Hamam Kulesi, Bab-ı Sagir Kulesi (Küçük Kapı Kulesi), Bayrak Kulesi (Sancak Kulesi), Cezâir Kulesi (Adalar Kulesi), Alt Avlu, Tophane Lodos Kulesi ve İlk Şehitler Kabristanı.

Tarihi belgelere dayanarak kale girişinde yapılan arkeolojik kazılarda 1. Dünya Savaşı sırasında ağır hasar alan, günümüze ulaşamayan, kalenin ana kapısı Bab-ı Kebir’in mimari kalıntılarına ulaşılmış. Bu bağlamda yok olmuş büyük bir kütlenin aynı malzemelerle yeniden inşası yerine Bab-ı Kebir’in siluetinin bir kısmını ve üzerinde yer aldığı beden duvarı hattını yansıtacak, doğal ve hafif taşıyıcılı bir silüet canlandırması yapılmasına karar verilmiş.

Özgün parçalarından ayırt edilebilir ve sökülebilir ahşap tasarımla Bab-ı Kebir’in yeniden anıtsal bir giriş olması sağlanmış. Ahşap elemanlarla tasarlanan mimari stil, Doğu Kule’de yok olan dendanların üst kotunu belirten bir bant, Kubbeli yapıda ise kubbenin tamamlamasında kullanılmış. Bab-ı Kebir ve kale avlusu arasındaki kot farkını erişilebilir kılmak, kaleye girişte panaromik bir görüş sağlamak, tarihi mekanlara yerleştirilemeyecek bazı işlevleri çağdaş bir mekanda kurgulamak üzere, daha önce muhdes askeri binaların bulunduğu alanda yeni bir müze binası tasarlanmış. Yeni binanın dış kabuğu, silüetteki görünürlüğünü azaltmak için kalenin inşasında kullanılan küfeki taşının büyük bloklarıyla, kale duvarlarında kullanılan özgün ahşap hatıl-piştuvan sisteminin farklı bir yorumuyla inşa edilmiş.

Fotoğraflar: Egemen Karakaya