Kısa süre önce vizyona giren ve Charles King’in aynı isimli kitabından uyarlanan Netflix dizisi ‘Pera Palas’ta Gece Yarısı’, İstanbul’un tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Pera Palas Oteli’ni tekrar gündeme taşıdı. Önünden geçerken demir ve camdan yapılmış etkileyici saçağı ve iç mekanın büyüleyiciliğinden ipuçları veren girişiyle dikkatleri çeken otel, şüphesiz İstanbul’da kültür ve sanatın kalbi niteliğindeki Pera bölgesinin en çarpıcı yapıları arasındadır. Peki nedir Pera Palas’ı bu kadar önemli kılan?
Pera Palas Türkiye için ilklerin otelidir desek yanlış olmaz. Otel, Osmanlı döneminde sarayların ardından ilk elektriğin kullanıldığı, ilk elektrikli asansörün ve ilk sürekli erişilebilen sıcak suyun bulunduğu binaydı. Pera Palas 1. Dünya Savaşı’na kadar olan yıllarda en hareketli zamanlarını yaşadı. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte de birçok baloya ve etkinliğe ev sahipliği yaptı. Şeker Ahmet Paşa’nın eserlerinin sergilendiği İstanbul’un ilk resim sergisi de 1895 yılında otelde gerçekleşti. 1926 yılına girilen senede Pera Palas, Türkiye’deki ilk yılbaşı balosuna ev sahipliği yaptı.
Pera Palas, Osmanlı İmparatorluğu’nda batılı tarzda yeni yapım teknolojileri kullanılarak inşa edilen ilk yapılardan olmasıyla da öne çıkmaktadır. Yapı, 19. yüzyıl sonu İstanbul mimarisinin tipik bir örneğidir. Otelin cephesinde ve planlarında neoklasik üslup hakimken özellikle iç mekandaki asansör ve merdiven çevresinde Art Nouveau dokunuşlar yer alır. Yapıldığı dönem göz önünde bulundurulduğunda bu dokunuşlar akımın öncülerinden sayılabilir. Planın merkezindeki kubbeli salon ise oryantalist üsluba göndermede bulunur. Pera Palas, Tanzimat sonrası batılılaşma ve modernleşme çabası içerisindeki Osmanlı’nın bu düşüncelerini destekleyen önemli bir temsilidir.
Pera Palas’ın kuruluş hikayesi Avrupa’dan doğuya seyahat etme arzusu içerisinde olan varlıklı kesime ve bu kesimin seyahatlerindeki yüksek beklentilere dayanmaktadır. Orient Express’in (Doğu Ekspresi) 1888 yılında Paris-İstanbul seferine başlamasıyla Avrupalı üst sınıfın İstanbul’da konaklaması için batılı ve yüksek standartta bir otel ihtiyacı doğar. Bu ihtiyaca cevap vermek için hayata geçirilen otelin inşaatına 1892 senesinde başlanır ve otel döneme göre hızlı bir şekilde tamamlanarak 3 yıl içerisinde ilk misafirlerini ağırlamaya başlar. Pera Palas’ın mimarı İstanbullu bir Levanten olan Alexander Vallaury’dir. İstanbul’da mimari projesi Vallaury’e ait birçok farklı önemli yapı bulunmaktadır. Markiz Pastanesi, Arkeoloji Müzesi, istanbul Erkek Lisesi, Osmanlı Bankası İstanbul’daki Vallaury imzalı yapılardan bazılarıdır.
Pera Palas, 46*28m ölçülerde dikdörtgen bir plana sahiptir. Zemin katta lobi, resepsiyon, kafe, bar, balo salonu ve restoranlar gibi ortak kullanılan alanlar yer alır. Toplamda dokuz kattan oluşan yapının iki bodrum katı da servis alanları ve teknik odalar için ayrılmıştır. Pera Palas 100 yılı aşan tarihinde gereksinimler doğrultusunda birtakım değişiklikler geçirmiştir. 1972 yılında bodrum katların önüne betonarme bir veranda eklenmiş ve bu yeni alan otopark ve su deposu için kullanılmıştır. 1987 yılında ise çatı katına oda eklemek için yapının orijinal çatısı yükseltilmiştir.
Yapıda teknolojik, strüktürel, elektriksel ve mekanik unsurlar bakımından yakın zamanlarda inşa edilen diğer yapılara göre çok daha üstün teknikler kullanılmıştır. Dönemine göre öncü sayılan Pera Palas, inşaat teknolojileri ve otelcilik hizmetleri açısından birçok yeniliği beraberinde getirmiştir.
Pera Palas, eşsiz tarihinde Doğu Ekspresi misafirleri dışında da birçok önemli ismi ağırlamıştır. Bu isimlerden şüphesiz en unutulmazı Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk, 1917 yılı sonrası oteli hem konaklamak hem de önemli görüşmelerini yapmak ve misafirlerini ağırlamak için sıklıkla kullanırmış. Öyle ki Ata’nın birçok kez konakladığı 101 numaralı oda, doğumunun 100. yılı olan 1981 senesinde müzeleştirilmiş ve ziyarete açılmış. Otelin diğer önemli konukları arasında İsmet İnönü, Pierre Loti, Alfred Hitchcock, Kraliçe II. Elizabeth, İngiliz Kralı VIII. Edward, Ernest Hemingway, Agatha Christie gibi yaşadıkları döneme damga vurmuş birçok yerli ve yabancı isim yer almaktadır.
Pera Palas, İngiliz polisiye yazarı Agatha Christie için de önemli bir yere sahiptir. Christie, 1926-1932 yılları arasında gerçekleştirdiği İstanbul seyahatlerinde birçok kez Pera Palas’ta konaklamış. Yazarın 1934 yılında basılan meşhur ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’ isimli romanında Pera Palas’tan da bahsedilmektedir. Agatha Christie’nin Pera Palas ile ilgili ilginç bir hikayesi de var. Bir rivayete göre yazar 1926 senesinde otelde konakladığı sırada 11 gün boyunca sırra kadem basar. Christie’nin ölümünden sonra Tamara Rand isimli bir medyum, yazarın kayıp olduğu dönemle ilgili cevapların Pera Palas’ta konakladığı odada gizli olduğunu iddia eder. 1979 yılında bu iddia ile Pera Palas’ı odağına alan dünya basını konuyu araştırmaya başlar ve medyumun tarif ettiği yerde bir anahtar bulunur. Konu, sonraları Warner Bros’un bu olay hakkında yazılacak bir hikayenin basın haklarını elde etmek istemesi ve otel yönetiminin oteli yeniletmek için anahtarı satmayı düşünmesi gibi sorunlar sebebiyle rafa kalkar. Agatha Christie’nin konakladığı 411 numaralı oda bugün müze işlevindedir ve ziyarete açıktır.
Pera Palas’ın tarihi önemi sadece konuklarından ya da yapının niteliklerinden gelmez. Otel, yüz yılı aşan tarihi boyunca şehrin sosyal ve kültürel merkezlerinden biri olmayı başarmıştır ve bugün dahi Pera’da bu anlamda önemli bir değer teşkil etmektedir. Pera Palas yıllar boyu kentin ve ülkenin değişimine şahitlik etmiş, tarihi tecrübe ederken bir zaman sonra kendisi de tarihin eşsiz bir parçası olmuştur. Gerek mimarisiyle gerekse tanık olduğu onlarca unutulmaz olay, buluşma ve konukla Pera Palas İstanbul’un en önemli simge yapıları arasındadır.
Fotoğraflar: perapalace.com, blog.perapalace.com
Yorum Yazın!