Mimarlık Ofisi: Kezer Mimarlık
Proje Yeri: Gaziemir,İzmir
Proje Tipi: Endüstriyel yapılar
Proje Yılı: 2023
Web Sitesi: www.tolgakezer.com
Fotoğraflar: ZM Yasa
Egeo
Proje Künyesi / Metni
Kezer Mimarlık tarafından tasarlanan EGEO, İzmir’de Gaziemir sanayi bölgesinin kuzeybatı-güneydoğu doğrultusundaki gelişimini tanımlayan ana ulaşım aksı olan Ege Caddesi üzerinde, imar planında sanayi işlevine tahsis edilmiş 6500 m2’lik bir parselde yer alıyor.
Yapılan analizlerde cadde boyunca sıralanan yapıların tümünün endüstriyel yapılar olduğu, içlerinde ofis ve sergi salonu işlevleri de barındırmalarına rağmen cadde ve yapılı çevre ile nitelikli bir ilişki kurmadıkları görülmüş. Ülkemizde sanayi yapılarının çoğunda önemli bir sorun olarak ortaya çıkan bu sorunu çözmek ve kent mekânına katkıda bulunan bir yapı tasarlamak öncelik olarak ele alındı.
Parselin kent ulaşımını taşıyan ana arterlere ve havalimanına çok yakın olması nedeniyle, üretilecek yapı kompleksine, imar planında belirlenmiş gelişimin aksine tamamen endüstriyel işlev değil, ana ulaşım aksına bakan cephede ticari işlev de yüklenebileceği ön görüldü. Projeye başlanılan 2014 yılında yapılan bu öngörünün, projenin tamamlandığı 2023 yılında ulaşım aksı boyunca üretilmiş tüm yeni yapılarda gerçekleştiği gözlemlenebiliyor.
Arazinin Ege Caddesi’ne bakan kuzeybatı cephesinin diğer cephelere oranla daha dar olması ve istenen birimlerin sanayi parseli imarının verdiği yüksek emsal hakkından kaynaklanan sayısı, projenin Ege Caddesi ile doğrudan ve dolaylı ilişki kuran birimler olarak tasarlanmasını ve tasarımın iki farklı temel duruma yanıt vermesini zorunlu kıldı. İşveren ile birlikte caddeye cephe veren yapıların ticari, arkada kalan birimlerin ise endüstriyel işleve öncelik veren yapılar olması kararı alındı.
Yapı havaalanı uçuş konisi içinde yer aldığından alçak gabari zorunluluğunun kentsel bir avantaja dönüşmesi ve ferah bir asma kat çözümü yoluyla endüstriyel ve ticari kullanımı mümkün kılan bir mekânsal kurgu oluşturuldu, çatının bütünü belirlemedeki etkisini dikkate alan ve tekrarlanan bir kütle ritmi kurarak yapının güçlü bir kentsel imgeye sahip olması sağlandı. Ege Caddesi’ne bakan birimler kademeli olarak geriye çekildi (böylece her birime müstakil bir giriş mekânı kazandırıldı), bu sayede cadde ve yapılar arasında nitelikli kentsel alanlar elde edildi.
Aynı inşaat tekniğini kullanarak farklı mimari nitelikler üreten ve dolayısıyla farklı inşaat bütçeleri gerektiren bu ikili kullanım durumunun, nasıl aynı mimari dilin parçaları olarak kurgulanacağı konusu, projenin temel tasarım amaçlarından biri olarak kabul edildi. Bu nedenle endüstriyel malzemelerin alışılmış detayları yeniden ele alındı, endüstriyel yapı dili ile ticari olan ön bloğun mimari dili arasında aynı bütünün parçaları izlenimini veren bir uyum yakalandı. Ayrık olan yapılar, çatı, iç mekân ve cephe malzemeleri üzerinden farklılaşsalar da temel form, renkler ve detay kurgusunun benzer ilkeler üzerinden ele alınması sayesinde bir bütünün parçaları haline getirildi.
Yapının inşasında kullanılan tüm birimlerin mimari dili oluşturmada üstlendikleri rol bir tümcenin gramerini kuran öğeler gibi görülerek tasarım süreci boyunca sorgulandı, adeta yapının çıplak estetiği bu öğeler üzerine kuruldu. Yapıda taşıyıcı elemanlar ve yapı cidarını oluşturan yüzeyler birbirlerini örtüp gizlemeden olağan durumları ile yan yana getirildiler. Bodrum katta bir bütün olarak ele alınan yapıda birimler, kentsel durumunun içerdiği özellikler dikkate alınarak yorumlandı; her birimin kendi taşıyıcısı, cephesi ve karkası ile zemin kat ve birinci katlarda tamamen ayrışması sağlandı. Böylece her birim kendine ait bütünsel bir dile sahip oldu. Dolayısıyla tasarımın sonuçlanan önemli bir iddiası da endüstriyel inşaat sistemlerini yeniden yorumlayarak hem ekonomik hem de estetik açıdan yüksek nitelikli yapılar üretmektir.
Yapılan analizlerde cadde boyunca sıralanan yapıların tümünün endüstriyel yapılar olduğu, içlerinde ofis ve sergi salonu işlevleri de barındırmalarına rağmen cadde ve yapılı çevre ile nitelikli bir ilişki kurmadıkları görülmüş. Ülkemizde sanayi yapılarının çoğunda önemli bir sorun olarak ortaya çıkan bu sorunu çözmek ve kent mekânına katkıda bulunan bir yapı tasarlamak öncelik olarak ele alındı.
Parselin kent ulaşımını taşıyan ana arterlere ve havalimanına çok yakın olması nedeniyle, üretilecek yapı kompleksine, imar planında belirlenmiş gelişimin aksine tamamen endüstriyel işlev değil, ana ulaşım aksına bakan cephede ticari işlev de yüklenebileceği ön görüldü. Projeye başlanılan 2014 yılında yapılan bu öngörünün, projenin tamamlandığı 2023 yılında ulaşım aksı boyunca üretilmiş tüm yeni yapılarda gerçekleştiği gözlemlenebiliyor.
Arazinin Ege Caddesi’ne bakan kuzeybatı cephesinin diğer cephelere oranla daha dar olması ve istenen birimlerin sanayi parseli imarının verdiği yüksek emsal hakkından kaynaklanan sayısı, projenin Ege Caddesi ile doğrudan ve dolaylı ilişki kuran birimler olarak tasarlanmasını ve tasarımın iki farklı temel duruma yanıt vermesini zorunlu kıldı. İşveren ile birlikte caddeye cephe veren yapıların ticari, arkada kalan birimlerin ise endüstriyel işleve öncelik veren yapılar olması kararı alındı.
Yapı havaalanı uçuş konisi içinde yer aldığından alçak gabari zorunluluğunun kentsel bir avantaja dönüşmesi ve ferah bir asma kat çözümü yoluyla endüstriyel ve ticari kullanımı mümkün kılan bir mekânsal kurgu oluşturuldu, çatının bütünü belirlemedeki etkisini dikkate alan ve tekrarlanan bir kütle ritmi kurarak yapının güçlü bir kentsel imgeye sahip olması sağlandı. Ege Caddesi’ne bakan birimler kademeli olarak geriye çekildi (böylece her birime müstakil bir giriş mekânı kazandırıldı), bu sayede cadde ve yapılar arasında nitelikli kentsel alanlar elde edildi.
Aynı inşaat tekniğini kullanarak farklı mimari nitelikler üreten ve dolayısıyla farklı inşaat bütçeleri gerektiren bu ikili kullanım durumunun, nasıl aynı mimari dilin parçaları olarak kurgulanacağı konusu, projenin temel tasarım amaçlarından biri olarak kabul edildi. Bu nedenle endüstriyel malzemelerin alışılmış detayları yeniden ele alındı, endüstriyel yapı dili ile ticari olan ön bloğun mimari dili arasında aynı bütünün parçaları izlenimini veren bir uyum yakalandı. Ayrık olan yapılar, çatı, iç mekân ve cephe malzemeleri üzerinden farklılaşsalar da temel form, renkler ve detay kurgusunun benzer ilkeler üzerinden ele alınması sayesinde bir bütünün parçaları haline getirildi.
Yapının inşasında kullanılan tüm birimlerin mimari dili oluşturmada üstlendikleri rol bir tümcenin gramerini kuran öğeler gibi görülerek tasarım süreci boyunca sorgulandı, adeta yapının çıplak estetiği bu öğeler üzerine kuruldu. Yapıda taşıyıcı elemanlar ve yapı cidarını oluşturan yüzeyler birbirlerini örtüp gizlemeden olağan durumları ile yan yana getirildiler. Bodrum katta bir bütün olarak ele alınan yapıda birimler, kentsel durumunun içerdiği özellikler dikkate alınarak yorumlandı; her birimin kendi taşıyıcısı, cephesi ve karkası ile zemin kat ve birinci katlarda tamamen ayrışması sağlandı. Böylece her birim kendine ait bütünsel bir dile sahip oldu. Dolayısıyla tasarımın sonuçlanan önemli bir iddiası da endüstriyel inşaat sistemlerini yeniden yorumlayarak hem ekonomik hem de estetik açıdan yüksek nitelikli yapılar üretmektir.