Son yıllarda moda markaları, mağazalarını ve defilelerini giysi koleksiyonlarını sergilemenin ötesinde marka kimliklerini yansıtmak ve müşterilerine unutulmaz deneyimler sunmak amacıyla tasarlanmış mekanlarla çevreliyor. Bu iki disiplin arasındaki ilişki git gide önemini artırmaya devam ederken moda dünyasının en beklenen günleri olan defilelerde de mimarinin öne çıktığı gösterimlere denk gelmek artık eskisinden daha sık karşılaştığımız bir durum. Son dönemdeki örneklerden bahsetmek gerekirse PRADA markasının AMO ile iş birliği bu anlamda önemli bir dönüm noktasını temsil ediyor. Saint Laurent markasının David Chipperfield Architects tarafından yenileme projesi geçtiğimiz senelerde tamamlanan Berlin Neue Nationalgalerie’deki ilkbahar/yaz 2024 erkek giyim koleksiyonunu sunduğu defilesi de yine moda ile mimarinin unutulmaz kesişimleri arasına girmeyi başardı.
Zamansız tasarımlarına vurgu yapmak için bu mekanı seçen marka 1968 yılında Ludwig Mies van der Rohe tarafından tasarlanan ve modern mimarinin simgelerinden olan bu yapıyı marka kimliğini yansıtması için mükemmel bir çerçeve olarak seçiyor. Binanın modernist ve güçlü iç mekanı Saint Laurent defilesinin son derece minimalist sahne tasarımıyla mükemmel bir uyum ortaya koydu.
Normalde sergi salonu olan büyük kesintisiz mekan defilenin podyumu olarak kullanıldı. Ağır gri perdeler, iç mekanı boydan boya geçen çelik kiriş ağına sabitlendi ve sergi salonunu ikiye bölerek binanın batı bölümündeki gösteri alanını tanımladı.
Mies van der Rohe’nin siyah deri döşemeli ‘Barcelona’ sandalyeleri, üst kat pavyonunun çevresinde iki sıra halinde düzenlendi ve Saint Laurent’ın konukları için oturma yerleri olarak hizmet verdi. Bu sandalyeler, perdelerle birlikte mekan içerisindeki tek dekorasyon elemanı olarak kullanıldı. Bu minimal ama oldukça güçlü tavır Ludwig Mies van der Rohe’nin unutulmaz sözünün haklılığını bir kez daha kanıtlıyor: ‘Less is more’ – az çoktur.
PRADA, özellikle Rem Koolhaas önderliğindeki mimarlık firması OMA’in bir kolu olan AMO ile çalışmaya başladıktan sonra moda ve mimari denildiğinde akla ilk gelen marka olmayı başarmış gibi görünüyor. Son yıllardaki her defilesinde en az koleksiyon kadar iddialı ve sergilenen parçaları güçlendiren mekan tasarımlarıyla etkinlikleri bambaşka bir deneyime dönüştürmeyi başarıyor.
Gümüş – pembe renkli akışkan malzemeden oluşan duvarlar, Prada’nın Milano’daki ilkbahar/yaz 2024 kadın giyim defilesi için sahne tasarımının arka planı olarak hizmet ederken, mevsimin koleksiyonunu giyen mankenler sahne tasarımı etrafında dolaşıyor.
Şeffaf kıyafetler, akışkan malzemenin yumuşak görüntüsünü tamamlıyor ve zaman zaman koyu tonlardaki dar belli kıyafetler ve büyük ceketler, terrakotta ve bej arka planda daha da öne çıkıyor. Sahne tasarımınında tercih edilen zemin ve tavanının kontrast halindeki renkleri, bahar/yaz 2024 koleksiyonunundaki tasarımların izleyiciler tarafından net bir şekilde görülmesini sağlıyor. OMA izleyicileri kendini şovun bir parçası gibi hissettiren, sürükleyici sahne tasarımlarındaki ustalığını bu defile ile de kanıtlıyor.
OMA, markanın ilkbahar/yaz 2024 erkek giyim defilesi için de aynı mekanda benzer bir kurguyla tamamen endüstriyel görünümlü alüminyumdan oluşan bir sahne tasarımına imza atmıştı. Akışkan ve şeffaf duvarların yine dikkat çektiği şovda tasarımcılar, böylesine endüstriyel ve mekanik bir arka plana organik bir eklenti yapmanın ‘insan vücudu çevresinde akışkan mimarinin bir denemesi’ olduğunu belirtmişlerdi.
Saint Laurent Defile Görselleri: Zoe Joubert / Courtesy of Bureau Betak
PRADA Defile Görselleri: Courtesy of PRADA
Yorum Yazın!