Milano’nun kalbinde yer alan Casa Museo Boschi di Stefano, Antonio Boschi (1896–1988) ve Marieda Di Stefano’nun (1901–1968) bir ömür boyunca biriktirdikleri 20. yüzyıl İtalyan sanatının en değerli örneklerini barındırıyor. Mühendis Antonio ve seramik sanatçısı Marieda, sanata duydukları tutkuyla iki binden fazla eser topladı ve birçok sanatçıyı henüz tanınmadan önce keşfettiler. 1929–1931 yılları arasında mimar Piero Portaluppi tarafından tasarlanan bu daire, bugün Milano Belediyesi’ne ait bir müze olarak yaklaşık üç yüz eseri ev atmosferinde sergiliyor.

Ziyaretin ilk bölümünde, “I coniugi Boschi” adlı giriş salonunda Remo Brindisi’nin 1947 tarihli aynı isimli tablosu dikkat çekiyor. Brindisi’nin karakteristik biçimde stilize ettiği bu çift portresi, Antonio ve Marieda’nın sanata olan bağlılıklarını simgeliyor. Ayrıca dokuz kediye sahip olan çift, ellerinde kedilerle resmedilerek hayvanseverlikleri vurgulanmış. Bu oda, koleksiyonun kişisel başlangıç noktası niteliği taşıyor.

“Mario Sironi” odasında, 1920’lerden 40’lara uzanan seçkide sanatçının “Donna con vanga” (1934 civarı) ve “Contadino” (1936 civarı) gibi eserleri öne çıkıyor. Sironi’nin sade ama güçlü, neredeyse heykelsi figür anlayışı, dönemin toplumsal atmosferini ve İtalyan modernizminin sert gerçekçiliğini yansıtıyor. Bu oda, sanatçının karakteristik üslubunu yoğun bir bütünlük içinde sunarak müzenin anlatısında özel bir yer tutuyor.

“Corrente, Morandi, De Pisis” adlı yemek odasında, Giorgio Morandi’nin 1940’lara ait “Paesaggio verde” ve “Fiori” tabloları yer alıyor. Bir önceki odadaki karanlık ve yoğun kompozisyonların aksine, bu bölüm renklerin ve ışığın öne çıktığı daha huzurlu bir atmosfer sunuyor. Morandi’nin sade renk paleti ve dengeli kompozisyonları, 1938’de Milano’da ortaya çıkan ve dönemin katı akademik anlayışına karşı insani, özgür bir ifade dili savunan Corrente grubunun sanat anlayışıyla örtüşüyor.

“La scuola di Parigi” başlıklı oturma odasında, Giorgio de Chirico’nun “La scuola dei gladiatori: il combattimento” (1928) ve “Facitori di trofei” (1925–1928) adlı eserleri ile Alberto Savinio’nun “L’Annunciazione” (1932) tablosu öne çıkıyor. Bu oda, metafizik sanatın simgesel diliyle Paris Ekolü’nün figüratif anlatımını bir araya getiriyor. De Chirico’nun düşsel mekânları ve heykelsi figürleri, Savinio’nun mitolojik tonlarıyla birleşerek rüya ile gerçeklik arasındaki ince sınırı görünür kılıyor.

Renklerin ve biçimlerin enerjik bir patlamaya dönüştüğü “Nucleari e Spazialisti” odasında Cesare Peverelli’nin “La madre” (1947) ve Franco Francese’nin “Testa” (1947) gibi çeşitli 20. yüzyıl eserleri sergileniyor. Bu döneme ait tablolar, savaş sonrası İtalyan sanatının deneysel yönünü temsil ediyor.

Antonio Boschi’nin çalışma odası olan “Lucio Fontana” odası ise Fontana’nın Concetto spaziale dizisine odaklanıyor: ayrıca 1956–57’ye tarihlenen seramik panolar ve tabaklarla birlikte 1954–58 arasından çeşitli örnekler görülebilir. Bu seçki, Fontana’nın “mekânı yararak” tanımlayan radikal dilini evin en yoğun odaklarından biri hâline getiriyor.
Fotoğraflar: Betül Özlem Yılmaz
Çizimler: Casa Museo Boschi di Stefano
 
 








Yorum Yazın!