POST Houston Projesinin İlk Etabı Tamamlanmak Üzere!

Dünyaca ünlü mimarlık ofisi OMA, Houston şehir merkezinde yer alan tarihi Postane binasını çok amaçlı bir alana dönüştürmek için başladığı projenin ilk etabında sonlara yaklaştı. Tamamlanan bölümlerin kısa zaman önce açıldığı ‘POST Houston’, şehirle birlikte büyümesi planlanan, değişken programların bir araya geleceği bir mekan olarak hayata geçirildi. Projenin ilk aşaması olan 16 dönümlük alanı şehir dokusuna entegre etmeyi amaçlayan müdahaleler, mekanın efektif ve başarılı bir şekilde yeniden kullanılabilmesine odaklanıyor.

46.500 m2’lik Barbara Jordan Postanesi deposu, mimar Wilson, Morris, Crain & Anderson tarafından 1962 yılında inşa edilmiş ve 2015 yılına kadar Amerika Birleşik Devletleri Posta Servisi tarafından kullanılmış. Jason Long tarafından yönetilen OMA New York ofisi, yapının yeniden kullanılabilmesi için projeyi tasarlayarak, bu doğrultuda bir dizi mekansal ve yapısal müdahale gerçekleştirdi. Projedeki ana hedef, ölçeği oldukça büyük olan bu eski yapıyı Houston Şehir merkezinin dokusu ile bağlayabilmek olmuş.

Ofis, yapının konumlandığı arazinin merkezdeki iş ve tiyatro bölgeleriyle bağlantı kurabilmesi adına binanın içerisinde boşluklar halinde devam eden rotalar oluşturdu. Mevcut yapı boyunca üç boşluk oluşturularak binanın farklı katlarının doğal ışıktan faydalanabilmesi sağlanırken katlara da ticari, çalışma alanı ve çatı parkı gibi farklı işlevler kazandırıldı.

Jason Long, yeniden kullanım önerisini şu sözlerle açıklamış: ‘POST Houston, şehrin kendisini bu kadar heyecan verici kılan çeşitliliğin bir mikro kozmosu olacak: katı bir beton kabuk içerisine yerleştirilmiş bir kültür, yemek ve tropikal şehircilik birlikteliği. Binayı yararak ve insanları içine çekerek her köşeye farklı programlar yerleştirmeyi amaçlıyoruz. Yemekhanelerin yanında düğünler, konserlerin yanında çalışma alanları…’

İlk etabın en can alıcı unsurlarından X, O, Z olarak isimlendirilen galeri boşlukları, zemin katı ana prensipte kültürel ve ticari alanlar olmak üzere bölgelere ayırıyor. Bu bölümler arasında ortak çalışma alanları ve bir yemek alanı da bulunuyor. Ziyaretçiler arasındaki etkileşimi teşvik etmek için müdahale kapsamında üç farklı heykelsi merdiven tasarlanmış. Her galeride yer alan bu merdivenler, ziyaretçileri kentsel çevrenin kesintisiz manzarasını deneyimleyebilecekleri çatı katına yönlendiriyor. Merdivenler sadece düşey sirkülasyonu sağlamakla kalmayıp aynı zamanda tesadüfi etkileşimler ve karşılaşmalar yaratmak adına da yer yer genişliyor.

‘O’ galeri boşluğunda yer alan büyük yemek salonu, projenin konukları bir araya getirme amacını daha da vurgulayarak insanları binanın merkezine davet ediyor. Bu bölümde paslanmaz çelik elemanlar oturma grupları, tezgah ve mutfak gibi farklı alanlarda kullanılmış. Tasarlanan elemanlar ve mekanın planı, tek kişilik bir akşam yemeğinden elli kişilik bir davete kadar birçok sosyal konfigürasyonu mümkün kılacak şekilde düşünülmüş.

Genel anlamda yapı, bir varış noktası olmanın ötesine geçerek bir geçit olma görevini de üstleniyor ve şehir ile güçlü bir ilişki ortaya koymasıyla öne çıkıyor. OMA ve Jason Long tarafından yürütülen tasarım, tarihi depoyu kültürel ve ticari bir merkeze dönüştürerek alana yeni ve canlı bir soluk getiriyor.

 

Proje Yılı: 2021
Lokasyon: Houston, ABD
Mimar: OMA / Jason Long
Fotoğraflar: Leonid Furmansky, Scott Shigley, Steve Hyde, Courtesy of OMA

Kaynak: designboom.com, archdaily.com, dezeen.com