James Simon Galerie

Berlin’de bulunan James Simon Galerie Müzeler Adası’nın yeni giriş binası olarak hizmet veriyor ve Kupfergraben Kanalı ile Neues Müzesi arasındaki bütünlüğü sağlıyor. David Chipperfield tarafından tasarlanan ve 2019 yılında tamamlanan yapı, Friedrich August Stüler’in forum mimarisinin modern bir devamı niteliğinde olmasıyla dikkat çekiyor.

Tasarım, Müzeler Adası’nın 1999 yılında geliştirilmiş olan ve kabul edilen master planının en can alıcı noktalarından birini oluşturmaktadır. Yeni bir giriş noktası öneren James Simon Galerie, Müzeler Adası için oldukça önemli bir rol üstleniyor ve çağdaş bir müzenin ihtiyaç duyduğu tesisleri bünyesinde barındırıyor. Proje, yerin üstünde Pergamon Müzesi ile fiziksel bir bağlantı imkanı sunarken, bodrum katında ise Neues Müzesi, Altes Müzesi ve Bode Müzesi’ne bağlanıyor. Yapı adını, yirminci yüzyılın başında sanat koleksiyonlarını ve kazı bulgularını Berlin Devlet Müzeleri’ne miras bırakan kentin en önemli hayırseverlerinden biri olan James Simon’dan almış.

Yapının öne çıkan özelliği kullanılan ince kolonlar ile Neues Museum’un kolonlarını çağdaş bir şekilde devam ettirmesi olmuş. Bu kolonlar sayesinde James Simon Galerie ile Neues Museum arasında yeni bir avlu yaratılmış. Her biri 28cm genişliğindeki kare planlı kolonlar cephede oldukça sade ama etkili bir görsel algı yaratmaktadır. Fuaye, Kupfergraben Kanalı tarafında binanın tüm uzunluğu boyunca uzanan büyük bir terasa sahiptir. Ana giriş fuayesinin altındaki asma kat, müze dükkanı, vestiyer ve tuvaletlere ev sahipliği yapmaktadır. Yapının bodrum katında ise geçici sergi alanları ve bir oditoryum bulunmaktadır. Tasarım su ile olan ilişkisi açısından da Neues Müzesi’ne gönderme yaparak kanalın olduğu cephede taştan yüksek bir kapalı bölüm barındırmaktadır.

James Simon Galerie’nin mimari dili kolonadlar ve açık alanda bulunan merdivenler gibi Müzeler Adası’nın kimliğini oluşturan mevcuttaki unsurlardan besleniyor. Kolonadlar arasında caddeden büyük bir merdiven alışılmadık şekilde en üst katta yer alan giriş lobisine bağlantı sağlamaktadır. Beş müzenin bağlantı noktası olarak öne çıkan yapı aslında bir anlamda altıncı bir müze olarak tanımlanıyor. Neoklasik tarzdaki diğer müzelerin yanında Yunan mimarisine olan güçlü göndermeleriyle yeni bir canlanma ve uyanışın sembolü olarak gösteriliyor.

James Simon Galerie’nin baş tasarımcısı Alexander Schwarz kamusal alanların çevresel bir unsur olarak düzenlendiği projede tek başına bulunan binaların birbiriyle kurdukları ilişkiyi ‘modern şehirciliğin bir nevi başlangıcı’ olarak açıklamış. Müzeler Adası’nı üzerinde binalar bulunan inşa edilmiş bir topoğrafyaya benzeten tasarımcı bu sebeple tasarımın kamusal çevrenin düzenlenmesiyle ciddi bir ilişki içerisinde olduğunu belirtmiş.

Malzeme için cephede tercih edilen beyaz tonlarındaki taş, yapının önemini ve çevredeki yerini vurguluyor. İç mekanlarda ise pürüzsüz yüzeyler oluşmasına imkan sağlayan yerinde dökme beton malzeme göze çarpıyor. Chipperfield’ın 150 milyon dolara mal olan galerisi neoklasik ve modern tasarımın bir harmanı olarak Müzeler Adası’na yeni bir soluk getiriyor.

 

Proje Yılı: 2019
Lokasyon: Berlin, Almanya
Mimar: David Chipperfield Architects
Fotoğraflar: Courtesy of James Simon Gallery, Simon Menges

 Kaynak: archdaily.com, architecturaldigest.com, designcurial.com