Bamboo Hostels

Araştırmalar sonucunda 2011-2014 yılları arasında Çin’in, ABD’nin geçtiğimiz yüzyılda tükettiğinden daha fazla çimento tükettiği belirlenmiş. Betona olan eğilim oldukça tehlikeli de olsa tüm dünya üzerinde inanılmaz bir hızla artıyor. CO₂  emisyonunu azaltmak için inşaat uygulamalarında alternatiflere ihtiyaç duyulduğu gerçeği ise çok açık.

Studio Anna Heringer tarafından tasarlanan pansiyon yapıları geleneksel ve doğal malzemelerin çağdaş şekilerde de ustalıkla kullanılabileceğini gösteriyor. Projenin manifestosu niteliğinde sayılabilecek oldukça cesur açıklaması ise şu şekilde: ‘Sahte cephelerin arkasına çamur gizleyen birçok geleneksel evin aksine bu proje doğal malzemelerin güzelliğini kutluyor. Standardize edilmemiş doğal malzemeleri kullanarak kentsel ve kırsal alanlarda çeşitliliği artırabiliriz, istihdam yaratabiliriz ve en önemlisi gezegenimizin ekosistemini koruyabiliriz’. 2016 yılında inşa edilen yapı çevreci yaklaşımı ile harmanladığı güçlü estetik karakteri sayesinde Archdaily okuyucuları tarafından konaklama mimarisi alanında ‘yılın yapısı’ olarak seçilmiş. (Building of The Year 2021)

Çin’de bir köy olan Baoxi’de hayata geçirilen bu proje Longquan Uluslararası Bambu Bienali’nin bir parçası olarak tasarlanmış. Bienal kapsamında 12 mimar bambu malzemeden kalıcı yapılar inşa etmek üzere davet edilmiş. Farklı formlara sahip olan üç yapının ikisi pansiyon, biri de misafirhane binası olarak kullanılmak üzere projelendirilmiş. Yapıların ana çekirdeği taş ve sıkıştırılmış toprak malzeme kullanılarak oluşturulmuş. Çekirdek, tesis için gereken tüm birimleri ve merdivenleri kapsamaktadır. Çekirdeklerin çevresinde ise projenin odak noktası haline gelen, dokuma bambu kullanılarak yapılmış etkileyici strüktürler yer almaktadır. Yapıların özgün formlarına ilham veren en önemli unsur Baoxi’nin de kültürel kimliklerinden biri haline gelmiş olan seramik kaplar olmuş. Projede bambunun eğilme mukavemetinin sağladığı esneklik ile Çin zanaatkarlığındaki zengin geleneklerden biri olan sepet dokuma teknikleri yeniden yorumlanmış.

Bambu, taş ve çamur gibi doğada rahat bulunabilen, ekonomik ve ekolojik açıdan anlamlı olan bu sağlıklı malzemeleri tercih etmek sürdürülebilirlik açısından projeyi oldukça önemli bir noktaya taşımış. Ofis yaptığı açıklamada, bu yapıların sürdürülebilirliğin yaşam kalitesi ile yakın ilişki içerisinde olduğunu gösteren unsurlar olarak inşa edildiklerini ve doğanın bize sunduğu engin kaynakları kutlamanın bir temsili olduklarını belirtmiş. Sürdürülebilirlik, bu projede sadece malzeme tercihleri ile ilişkilendirilen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktan da öteye gidiyor. Bambu dokuması ve sıkıştırılmış toprak işçiliğinin oldukça yoğun emek gerektiren ve yerel zanaatkarların becerilerine ihtiyaç duyan bir uygulama olması, yapı inşası sırasında harcanan paranın çoğunun topluma geri dönmesine olanak sağlamış.

Yapının enerji sistemi güneş, rüzgar, ateş, gölge gibi oldukça doğal ve ilkel kavramlar çerçevesinde oluşturulmuş. Pansiyonların tüm hacminin iklimini kontrol etmek yerine sadece daha gerekli olan kozalar ve hizmet odaları termal olarak kontrol edilerek yapının enerji tüketimi ciddi ölçüde azaltılmış. Gezegenimizin sınırlı kaynakları ile 7 milyarı aşkın insana sadece sanayileşmiş malzemelerden inşa edilen yaşam alanları yaratmanın doğru olmadığını savunan ofis, sürdürülebilir ve adil bir yapılaşma sağlamak adına doğal malzemelerin kullanımının hayati önem taşıdığını vurguluyor. Yapının Aga Khan ödüllü mimarı Anna Heringer sürdürülebilirliği güzelliğin eş anlamlısı ve el işçiliğinin öne çıktığı inşaatları ise gelişim için bir katalizör olarak görüyor.

Proje Yılı: 2016
Lokasyon: Lishui, Çin
Mimar: Studio Anna Heringer
Fotoğraflar: Jenny JI

Kaynak: archdaily.com, architectural-review.com, anna-heringer.com