Mantar gözenekli dokusu, hafifliği ve özgün görünümü ile eşsiz bir malzeme. Son yıllarda bu malzemenin özellikle mobilya alanındaki kullanımı oldukça yaygınlaştı. Mantar, girdiği iç mekanlarda görünümü ve diğer malzemelerle olan etkileyici uyumu sayesinde sıra dışı bir atmosfer oluşturulmasına katkı sağlıyor.
America House 08-William Massie
Mantarın kullanımına tarihsel açıdan baktığımızda Frank Lloyd Wright, Eliel Saarinen, Alvar Aalto gibi dünyaca ünlü mimarların bu sürdürülebilir malzemeyi tercih ettiklerini görüyoruz. Mantar, yapı endüstrisine ilk olarak 1904 yılında döşeme malzemesi olarak tanıtıldı. 20’li yıllarda da malzemenin döşeme olarak kullanımı oldukça yaygınlaştı. 30’lu yıllarda dönemin en ünlü mimarlarından Wright bu malzemeyi projelerinde doğal görünümü için oldukça sık tercih eder hale geldi. Malzemenin en önemli dönüm noktalarından birisi 1937 yılında tamamlanan ikonik Fallingwater Evi’ndeki banyolarda kullanılması oldu. 2008 yılında William Massie’nin tasarladığı America House’ta uygulanan mantar zeminin ses getirmesiyle malzemenin çağdaş projelerdeki popülaritesi iyice artmış oldu. Mantar, elle hasat edilmesi ve bu nedenle pahalı olması gibi nedenlerden dolayı geçmişte geri planda kalmış bir yapı malzemesi olmuş. 15 sene öncesine kadar mantar üretimi yapan çok az üretici varken şimdilerde sadece mantar üretmek için açılan birçok tesis bulunuyor. Malzemenin kullanımının yaygınlaşmasının en önemli sebeplerinden biri de çevre krizi sorunlarının önüne geçmek adına mimarların ve tasarımcıların sürdürülebilir yapı malzemelerinin estetik olarak nasıl kullanılabileceğini araştırmaya başlamaları oldu. Mantarın hızla yenilenebilir olması, toksik olmaması, su geçirmemesi ve yüksek düzeylerde yalıtım sağlaması bile önümüzdeki yıllarda bu malzemeyle çok daha sık karşılaşacağımızın bir kanıtı.
Burnt Cork – Made In Situ
Fransız tasarımcı Noé Duchaufour-Lawrance ve Lizbon merkezli tasarım stüdyosu Made in Situ, atılan yanmış mantarları kullanarak benzersiz bir mobilya serisi yarattı. Koleksiyon, tasarımcı ve stüdyonun kurucusu Duchaufour-Lawrence’ın 2017 yazında gerçekleştirdiği Portekiz seyahatinde gördüğü yıkıcı orman yangınlarına maruz kalan dağlık Pedrógão Grande bölgesinden ilham alıyor. Tasarımcı, heykelsi bir koleksiyona imza atmak için atılan yanmış mantarı özenle oyarak hurdaya çıkarılan kalıntıları bloklara dönüştürmüş.
Koleksiyonda bir tabure, üç sandalye ve blokların pürüzlü görünümü ile yüzeylerin yumuşaklığı arasında etkileyici bir kontrast sunan üç masa bulunuyor. Made in Situ açıklamasında tasarımın amacını ve önemini vurguluyor: ‘Koleksiyon malzemenin, insanların ve sürecin esnekliğine bir övgüdür. Her mobilya parçası Portekiz Mantarı’nın tarihinden izler içerir ve sergiler.’
Corks – Jasper Morrison
Jasper Morrison’ın Kuzey Amerika’daki ilk kişisel sergisi olan Corks, 2019 yılında New York Chelsea’deki Kasmin’de gerçekleşti. Londralı tasarımcı sergi kapsamında tamamı mantardan yapılmış mobilyalarını bir araya getirdi. Sergilenen ürünler arasında şezlong, kitaplık, yemek masası, sandalyeler, tabureler, bank ve bir mantar şömine yer almış. Parçalar, şarap şişesi için üretilen mantar tıpalarının üretiminden kalan malzemelerden kesilerek oluşturulmuş.
Archair – KDVA
KDVA Studio’dan mimar Koloskov Dmitry oldukça sade ve zarif bir mantar mobilya tasarladı. Ekolojik sandalye iki kemerden oluşuyor: oturma bölümü ve krom ayaklar. Krom ayaklar sandalyenin etrafında dönerek dört yerden dört adet vida ile bir arada tutuluyor. Tasarımcı kullanılan tüm malzemelerin geri dönüştürülebilir olduğunu ve geri dönüşümün 21. yüzyıl için çok ciddi bir sorun olduğunu belirtmiş.
Sobreiro – Jasper Morrison
Brezilyalı tasarımcı iki kardeş Humberto ve Fernando Campana 2018 yılında neredeyse tamamı mantardan oluşan bir mobilya koleksiyonu tasarladı. Sobreiro isimli koleksiyon çok yönlü ve sürdürülebilir olan bir tasarım malzemesi olarak mantarın potansiyelini göstermek için yaratılmış. Bu koleksiyon doğal ve ham malzeme kullanımlarıyla tanınan Campana ikilisinin mantarla ilk çalışması olmuş. Tasarımcılar, geçmişte de çalışmalarında olağan dışı etkiler yaratmak adına deri, palmiye yaprakları ve balık derisi gibi farklı malzemeler tercih etmişler.
Humberto Campana dokusu, uygulama çeşitliliği ve yalıtım özellikleri ile bu malzemeyi ‘oyulabilen mermere’ benzetmiş. Malzemenin en önemli özellikleri olarak da tamamen geri dönüştürülebilir olmasını vurgulamışlar. Bir adet koltuk ve üç dolaptan oluşan koleksiyon kahverenginin farklı tonlarından oluşuyor.
Fotoğraflar: Henrik Knudsen, Nuno Sousa Dias, Diego Flores, Courtesy of KDVA Architects, Courtesy of Campana Studio
Kaynak: archpaper.com, ignant.com, dezeen.com, aninteriormag.com, designboom.com, dwell.com
Yorum Yazın!