Pritzker Ödüllü Mimar Arata Isozaki 91 Yaşında Hayatını Kaybetti

Savaş sonrası mimarisinin önemli temsilcilerinden Japon mimar Arata Isozaki 28 Aralık 2022 tarihinde hayatını kaybetti. Isozaki, 60 yıllık kariyerine 100’den fazla bina sığdırdı. Mimar, hem erken dönem Japon brutalizminin önemli örneklerini vermesi ile hem de Los Angeles’taki Çağdaş Sanatlar Müzesi gibi uluslararası modernist binaları ile tanınıyordu. Dünyaca ünlü mimar, 2019 yılında Pritzker Mimarlık Ödülü’nü, 1986’da RIBA Altın Madalyası’nı ve 1996 senesinde Venedik Mimarlık Bienali’nde Altın Aslan Ödülü’nü almaya hak kazandı. 2019 senesinde Pritzker Ödülü jürisi açıklamasında Isozaki’yi ‘çok yönlü, etkili ve gerçekten uluslararası bir mimar’ olarak tanımladı ve jüri başkanı Stephen Breyer mimarı öne çıkaran özelliklere vurgu yaptı: ‘Isozaki, mimariye olan ihtiyacın hem küresel hem de yerel olduğunu ve bu iki gücün tek bir meydan okumanın parçası olduğunu anlamada bir öncüdür’. Isozaki küresel mimaride ABD ve Avrupa etkilerinin baskın olduğu bir dönemde Asya ve Batı kültürünü mimarisine yansıtmasıyla oldukça özgün ve öne çıkan bir dil yakaladı. Ortaya koyduğu projelerle ve vizyonuyla da Doğu ile Batı arasında etkili bir ilişki kurmayı başardı.

Arata Isozaki’nin çocukluk ve gençlik yıllarına denk gelen İkinci Dünya Savaşı ile Nagazaki ve Hiroşima şehirlerine atom bombası atılması sonucu deneyimlemek zorunda kaldığı yerle bir olan şehir imajı, Isozaki’yi mimar olmaya yöneltti. Isozaki, 1954 yılında Tokyo Üniversitesi’nde mimarlık eğitimini tamamladı ve bu dönemde Japon mimar Kenzo Tange’den dersler aldı. Mezuniyetinin ardından da kendi ofisi Arata Isozaki & Associates’i kurduğu 1963 senesine kadar Tange için çalışmaya devam etti. Mimar, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ülkesinin yeniden inşa edilmesi sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Isozaki, bağlama ve özgünlüğe her zaman önem vermiştir. Bu sebeple her yapının bulunduğu çevrenin koşullarından dolayı spesifik bir çözüm gerekliliğini beraberinde getirdiğini savunmuştur. Tasarladığı birçok yapıda farklı bir üslup benimseyen ünlü mimarın öne çıkan bazı projelerini derledik.

Gunma Modern Sanat Müzesi, 1974

Fotoğraf: Yasuhiro Ishimoto

Takaski, Japonya’da konumlanan proje Isozaki’nin ‘Ma’ felsefesinde bahsettiği boşluk kavramını en iyi aktaran projeleri arasında yer almaktadır. Isozaki’nin başyapıtları arasında gösterilen Gunma Modern Sanat Müzesi’nde mimari yapının sergilerin önüne geçmesini engellemek için oldukça sade ve minimal bir tasarım anlayışı benimsenmiştir. Küp formlarının öne çıktığı projeye inşa edildiği 1974 senesinin 20 sene sonrasında geometrik yapısı bozulmadan restoran ve çağdaş sanat galerisi gibi mekanlar eklenmiştir.

Los Angeles Çağdaş Sanatlar Müzesi, 1986

Fotoğraf: Hisao Suzuki

Mimarın yurt dışındaki ilk projesi olan Los Angeles Çağdaş Sanatlar Müzesi’nin şehir merkezindeki konumu ve önemi Isozaki’nin uluslararası anlamdaki tanınırlığı açısından bir kırılma noktası sayılmaktadır. Mimar, bu tasarım için hem Los Angeles’in popüler kültüründen hem de klasik mimariden ilham almıştır. Farklı geometrilerin öne çıktığı yapıda merkezi bir avlu bulunur. Kırmızı renkli bir kumtaşının kullanıldığı bina, çevresindeki cam ve çelik yüksek kuleler ile etkileyici bir kontrast oluşturmaktadır. Giriş, avluya açılan bir kemerle vurgulanmıştır. Avlunun altında ve çevresinde halka açık galeriler yer alır. Yedi kattan oluşan binanın dört katı sokak seviyesinin üstündedir. Bina, hacimleri ve boşluk kurgusu ile Doğu Asya geleneklerine atıfta bulunmaktadır. Los Angeles Çağdaş Sanatlar Müzesi postmodern mimarinin en önemli örnekleri arasında gösterilmektedir.

Mito Sanat Kulesi, 1990

Fotoğraf: Jun Tazawa

Japonya’nın Mito kentinin kuruluşunun 100. yılını simgeleyen 100 metre yüksekliğindeki kule, 680 kişilik bir konser salonu, tiyatro, modern sanat galerisi, konferans salonu, kafe ve satış birimlerine ev sahipliği yapan Mito Sanat Kompleksi’nin bir parçası olarak hayata geçirilmiştir. DNA sarmalını andıran proje, titanyum panellerden meydana gelir. Anıtsal kule, sıra dışı formu ile Isozaki’nin sürekli değişim ve gelişim içerisinde olan mimari anlayışının etkili bir örneğidir ve dönemine göre teknolojik ve strüktürel açıdan birçok yeniliğe imza atmayı başarmıştır.

Palau Sant Jordi, 1992

Fotoğraf: Hisao Suzuki

Barselona’daki 1992 Olimpiyat Oyunları için tasarlanan Palau Sant Jordi Spor Tesisi, Isozaki’nin tanınmış uluslarası yapıları arasındadır. 17.000 kişi kapasiteli arenanın, geleneksel Katalan tonozlarının desteklediği ve tuğla, kiremit, çinko, traverten gibi yerel kaynaklı malzemelerle tamamlanan devasa kubbeli çatısı öne çıkmaktadır.

Ark Nova, 2013

Fotoğraf: Iwan Baan

Isozaki’nin Anish Kapoor ile birlikte çalıştığı mobil konser salonu projesi olan Ark Nova, 2011 yılında büyük deprem ve tsunamiden etkilenen bölgelerde kullanılmak üzere tasarlandı. Taşınmasını mümkün kılmak için hızla şişirilebilen ve sökülebilen esnek bir zardan yapılan yapı, 500 kişilik bir konser salonuna ev sahipliği yapabiliyor.

Katar Ulusal Kongre Merkezi, 2013

Fotoğraf: Nelson Garrido

Isozaki’nin İslam’da kutsal olan Sidretü’l-Münteha ağacını referans alarak tasarladığı yapıda devasa ağaç benzeri sütunlar yer alıyor. Hem cepheden hem iç mekandan görülebilen organik formlu sütunlar, 7000 kişi kapasiteli Orta Doğu’nun en büyük sergi merkezlerinden biri olan binanın karakterini oluşturuyor.

Arata Isozaki, kişiliği ve sürekli bir değişim içinde olan mimari üslubu hakkında şu sözleri söylemiştir: ’Kişiliğim her zaman bir farklılık yaratmaktır. Tek bir tarza bağlı kalmadan, mimari tarzı bir çözüm olarak değerlendirip o anki duruma ve çevreye göre tasarım yapmak. Bu nedenle üslup her seferinde farklıdır ve farklı olmalıdır’