Avrupa’nın en büyük, dünyanın ikinci en büyük ahşap yapısı olan Büyükada Rum Yetimhanesi, 60 yılı aşkın bir süredir terk edilmiş harap haldeydi ve restore edilmesi beklenirken maalesef yapı hakkında üzücü haber geldi. İstanbul Rum Patrikhanesi’nin aldığı kararla yapı, “turizm geliştirme” gerekçesiyle yıkım tehdidi altında.
Uzun yıllar boyunca yetim çocuklara yuva olmuş, Batılılaşma ile yerel gelenekleri buluşturan yapı, mimari değerlerinin ötesinde toplumsal ve kültürel anlamda da korunması gereken miras ve hafıza mekânı. Ayrıca 2012’de Dünya Anıtlar Fonu’nun izleme listesine, 2018’de ise Europa Nostra’nın “Tehlike Altındaki Yedi Kültürel Miras” listesine alınmasıyla yapının yalnızca yerel değil, küresel ölçekte de korunması gereken bir değer olduğu unutulmamalıdır.

Tamamı ahşaptan yapılan ve yaklaşık 20.000 metrekarelik bir alanı kapsayan Büyükada Rum Yetimhanesinin mimarı hakkında net bir bilgi olmasa da Salt Galata (Eski Osmanlı Bankası), Grand Pera Binası (Cercle d’Orient) ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri gibi İstanbul’da pek çok esere imza atan Alexandre Vallaury’ye ait olabileceği söyleniyor.1898 yılında Prinkipo Palas (Büyükada Sarayı) adıyla lüks bir otel ve casino olarak tasarlanmıştı fakat dönemin siyasi baskıları nedeniyle 1903 tarihine kadar kapalı kaldı. 1903’ten itibaren Rum toplumu tarafından yetimhane olarak kullanılmaya başlandı. Uzun yıllar boyunca yüzlerce çocuğa yuva olan bu yapı, 1964’te artan siyasi gerilimler ve Rum azınlıklara yönelik baskılar sonucu boşaltıldı. Bu tarihten günümüze kadar tek bir çivi çakılmadan ayakta kalmaya çalışmış yapı, Türkiye Ulusal Ahşap Komitesi’nin uyarılarına rağmen kaderine terk edildi. Doğal etkenler, yangınlar ve bakımsızlık binanın her geçen gün biraz daha yıpranmasına sebep oldu.

Günümüzde ise yetimhanenin geleceği yeniden tartışma konusu. Haziran 2025’te konuya ilişkin bir açıklama yayınlayan Ekümenik Patrikhane, “Yetimhane kompleksinin restorasyonu için finansman bulunmasına yönelik birçok girişim ve sayısız uğraşın maalesef sonuçsuz kaldığını” belirterek, bölgede “Adanın mimari ve sosyal karakterine uygun, ekolojik bina standartlarına uyumlu turizm faaliyetlerinin geliştirilmesi” yönünde oy birliği ile karar alındığını duyurdu.
Bu karar, Patrikhane temsilcileri, hukukçular ve iş geliştirme uzmanlarından oluşan bir komisyon sonucuyla belirlendi. Bununla birlikte, komisyonda ada halkını temsil edecek bir kişinin yer almadığını, yapının korunması için yıllardır mücadele eden sivil toplum kuruluşlarının ve kültürel miras alanında deneyimli uzmanların sürece dahil edilmediğini söyleyebiliriz.

Yapılan açıklama sonrası binanın otele dönüştürüleceğine yönelik yapılan yorumlara karşıt bir açıklama yapmayan Patrikhane’nin bu karar ile ticari bir faaliyetle ilk yapım amacı olan ‘otelcilik’ mantığına geri döneceği düşünülüyor. Ayrıca ulaşımı zor ve ormanlık bir alanda bulunan yapıya turizm baskısının yangın riskini artıracağı, yapısal bütünlüğe ve çevresel dengelere zarar verebileceği öngörülüyor. Ulaşılabilirlik hedefiyle alınan bu karar, aslında yapının restore edilip sosyal ve kültürel bir yaşam alanı olarak yeniden işlevlendirilmesi için bir fırsat sunabilirdi; ancak bu süreçte, dünya mirası niteliğindeki yapının özgün değerlerinin korunması göz ardı ediliyor.
İstanbul’un çok kültürlü tarihinin önemli bir yapı taşı olan ve barındırdığı mimari özelliklerinin yanı sıra bir toplumun anıları, acıları ve umutlarının mekânı olan Büyükada Rum Yetimhanesi için en doğru kararın, patrikhane üyeleri ile kültürel miras uzmanlarının iş birliğiyle, ortak bir çalışma zemininde yeniden ele alınmasını diliyoruz.
Kaynaklar:
https://www.voxartistica.com/buyukada-rum-yetimhanesi/
https://www.arkitera.com/gorus/buyukada-rum-yetimhanesinde-beklenen-oldu/
https://www.agos.com.tr/tr/yazi/33815/buyukada-rum-yetimhanesi-otel-oluyor
Yorum Yazın!