ABD’nin Nevada eyaletinde her yıl düzenlenen Burning Man festivalinin bu yılki merkezini oluşturan ‘Temple of the Heart’ tapınağı, 27 Ağustos – 4 Eylül arası ziyaretçilerini ağırladı ve isminden de anlaşılacağı üzere etkinlik sonunda yakılarak çöl tozu arasında yok oldu. Sanatçı Ela Madej ve mimar Reed Finlay tarafından tasarlanan tamamen ahşaptan yapının formu, sapı gökyüzünü gösteren baş aşağı duran bir çöl çiçeğini anımsatıyor. Gönüllüler tarafından çölün ortasında inşa edilen çiçek desenli ahşap panellerle güçlü bir görsel etki yaratan tapınağın amaçları arasında topluluğun tüm deneyimlerini barındıracak yüksek sembolik değere sahip bir alan olarak hizmet vermek ve mimarinin potansiyel gücünü ortaya çıkarmak yer aldı.
1991’den bu yana Nevada’nın kuzeybatısındaki Black Rock City’de gerçekleşen etkinlik on ilkeyi benimsiyor; radikal kapsayıcılık, kendine güven, kendini ifade etme, hediye verme, meta olmaktan çıkarma, toplumsal çaba, sivil sorumluluk, ardında iz bırakmama, katılım ve anındalık.
Gönüllülerden oluşan saha ekibi, festivalin sonunda yakılacak olan tapınağı yaklaşık 2 hafta boyunca inşa etti. Festival süresince belirli becerilere sahip olmayan katılımcılara bile yaratıcı katkılar sunulması ve hiçbir iz veya çöp bırakmayan, geçici, kendi kendini idame ettiren bir topluluk oluşturulması hedefler arasındaydı.
‘Temple of the Heart’ projesinin ana fikri, bir araya getirebilen ve iyileştirebilen bir mimari benimsemesinden yola çıkarak tasarlandı. On iki köşeli bir tabana sahip tapınak, 40 metre yükseklikte tepeye ulaştıkça daralan piramidal forma sahip. Yapı, CNC makineleri tarafından Doğu Avrupa’ya özgü 10 farklı geleneksel dantel benzeri çiçek desenleriyle oyulmuş ve 640 gözenekli ahşap panel ile kaplanmış.
Yapının merkezinde bulunan “Heart Chamber” olarak adlandırılan toplanma alanı, yapısal bir unsurdan bir ‘sunağa’ dönüşmek üzere tasarlanmış, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin getirdiği çiçeklerle süslenmiş büyük bir merkezi sütuna ev sahipliği yapıyor. Merkezi alanın sınırlarını 12 oyuktan oluşan bir dizi halka tanımlıyor.
Tapınak içerisindeki çiçek desenli paneller, gündüz güneş açısıyla değişen gölge oyunları oluşturuyor; gece ise çöl ortasında gizemli bir vaha görünümü yaratıyor.
Tapınağın kendi başına bir sanat eseri olarak kabul edilebilmesi için benimsenen uyumluluk ve özgünlük ilkelerinin yanı sıra, sürdürülebilir, verimli ve güvenli bir atmosfer yaratılmasına dikkat edilmiş. Bu sıra dışı deneyim, insanları sadece bir araya getirmekle kalmıyor, kısa süreliğine bir toplulukta kendilerini ifade etmenin ve anı yaşamanın hissiyatını yaşatıyor.
Burning Man’in bu yılki ev sahibi olan Temple of the Heart, ‘yapının hem tamamlanmadan önce hem de tamamlandıktan sonra meditasyon ve yas için sığınak olarak kullanılabilecek ve insanları bir araya getirerek duygularla yeniden bağlantı kurabilecekleri bir yer’ olarak tanımlanıyor.
Kaynak: dezeen.com
Fotoğraflar: Kimu Studio – Xabi Subijana Letamendia, Burning Man Project
Yorum Yazın!