Yaşam Alanlarında Yeni Trend: TINY HOUSE

Doğaya minimum müdahale ile, iklim koşullarına uygun, işlevsel, açık planlı, doğayla iç içe deneyim sunan kompakt yaşam alanlarına ilgi hızla artıyor. Sürdürülebilir, sade, sakin bir hayat isteği ile demografik dönüşümler, ekonomik krizler, küresel ısınma, deprem endişesi gibi zorlayıcı faktörler birleşince bireysel yaşam alanlarından beklenti de değişiyor.

Büyük kentlere yakın bölgelerde hafta sonu evi – tatil evi olarak değerlendirilen Tiny house konut modelleri, yoğun ve zorlayıcı kent yaşamının tüm negatif çıktılarına cevabı olan alternatif bir çözüm sunarak kalıcı yaşam alanları olmaya aday. Pandemi ile başlayan doğaya daha yakın yaşama arzusu ve bireysel özgürlük arayışıyla bu yaşam alanı eğilimi daha da öne çıkıyor. Model, düşük maliyeti ve taşınabilir yapısıyla popülerliğini arttırıyor. Bu talep mimarlık anlayışını da dönüştürüyor; yaşam alanları daha kompakt, işlev odaklı ve kişisel ihtiyaçlara göre şekillenen tasarımlara evriliyor.

Bu yazımızda, kompakt yaşam alanlarını, geçmişten günümüze örneklerle mimari çerçeveden inceliyoruz.

Tiny House Öncüleri

Le Cabanon – Le Corbusier (1951)

© Olivier Martin Gambier

Modern mimarlığın öncülerinden İsviçreli-Fransız mimar Le Corbusier’nin kendi yazlık evi olarak tasarladığı Le Cabanon, modern tiny house kavramının ilk örneklerinden biri. 1951 yılında tasarlanan 15 m2’lik “minimum yaşam hücresi”, sadece temel ihtiyaçlara odaklanarak mekânın asgari boyutlarını sorguluyor. Tamamen ahşaptan yapılmış iç mekan, yatak, masa ve depolama alanları ile sınırlı mobilyalarıyla yaşam alanlarında işlevselliği vurguluyor ve tiny house akımının popülerlik kazanmasına öncü oluyor.

Ettore Sottsas – Casa Lana (1965)

© Gianluca Di Ioia

İtalyan mimar Ettore Sottsas’ın “Casa Lana” projesi, 1960’larda “oda-içinde-oda” kurgusuyla kompakt yaşamı yeniden tanımlıyor. Günümüzde Triennale di Milano’da kalıcı olarak sergilenen mekan kurgusu, küçük alanlarda yaşam konusunda benzersiz çözümler sunuyor. Sottsas’ın konut iç mekanlarına dikkat çeken yaklaşımı, alan kazanmak için koridorların ortadan kaldırılması ve tüm alanların bir bütünün parçası olarak tasarlanmasıyla farklı işlevlere ayrılmış, birbirine bağlı ve bir nevi hibrit işlev gören alanlar meydana getiriyor.

Kisho Kurokawa – Nakagin Capsule Tower (1972)

© Arcspace

Tiny house akımının yanı sıra küçülen yaşam alanlarına bir başka bakış açısı da kapsül evler. Japon mimar Kisho Kurokawa’nın tasarladığı Nakagin Kapsül Kulesi, mimarlık akımı metabolizmin ihtiyaçlara göre büyüyüp dönüşebilen modülerlik ilkeleriyle oluşturuldu. İnşa edildiği dönemin metropol hayatında bireysel, minimal ve işlevsel bir sığınak arayışının somut ifadesi olan proje, modern kent yaşamının geçicilik ve hareketlilik kavramlarını mimariye taşıdı.

Dünyaca Ünlü Mimarların Güncel Katkıları

Renzo Piano X Vitra – Diogene (2013)

© Vitra

Günümüz mimarlarının çalışmalarına baktığımızda Renzo Piano’nun 2013 yılında Vitra için tasarladığı mikro yaşam konusunu irdeleyen “Diogene” isimli prototip kabini karşımıza çıkıyor. Almanya’daki Vitra Kampüsü’nde sergilenen tasarım, tek kişinin tüm temel ihtiyaçlarını karşılayacak bütün fonksiyonları içerisinde barındırıyor. “Asgari yaşam alanı” fikri sunmasının yanı sıra kabin, bir hafta sonu evi, küçük ofis ya da doğada kişisel sığınak işlevlerini görebilecek esnekliğe sahip.

Bjarke Ingels Group (BIG) – Klein (2018)

© Matthew Carbone

Küçülen yaşam alanlarının işlevselliğe ek olarak estetik olarak da ilgi çekici olabileceğini gözler önüne seren proje “Klein”, Bjarke Ingels Group imzalı. geleneksel A-kırma çatı formunun yenilikçi bir yorumunu sunan tasarım, tamamen prefabrike modüllerden oluşuyor. Dört beton ayak üzerinde hafifçe yükseltilen yapı, araziye minimum müdahale ederek en ücra yerlere bile yerleştirilebilmesiyle yaşam alanlarına hareketlilik kazandırıyor.

Gelecek Odaklı Mikro Ev Çözümleri

Caspar Schols – Cabin ANNA (2020)

© Tõnu Tunnel and Jorrit ‘t Hoen

Hollandalı mimar Caspar Schols’un “Cabin ANNA” mikro ev projesi ise değişim ve dönüşüme açık iç mekân çözümleri öneriyor. Sürgülü katmanlar sayesinde farklı konfigürasyonlara bürünebilen yapı, statik bir kabin olmaktan çıkıp dinamik bir yaşam deneyimi sunuyor. Raylar üzerinde kayan ahşap cephe/çatı kabuğu sayesinde kabin, hava durumuna veya kullanıcı tercihine göre tamamen açılıp kapatılabiliyor; iki kabuk üst üste geldiğinde korunaklı bir iç mekan oluşurken, ayrıldığında ortada bir teras alanı meydana getiriyor.

Julian Krüger & Benjamin Kemper – Digital House (2023)

© Julian Krüger & Benjamin Kemper

Alman mimarlar Julian Krüger ve Benjamin Kemper’in tasarladığı ve çiviler ya da vidalara ihtiyaç duyulmadan inşa edilebilen, kolayca sökülebilen bir mikro ev olan “Digital House” projesi, sadece iki kişi tarafından monte edilebilmesiyle ilgi çekiyor. Kuzey Almanya’daki bir ormanda dar bir arazide konumlandırılan yapı, geri dönüştürülmüş alüminyum ve ahşaptan inşa edilmiş. Digital House’u diğer mikro evlerden farklı kılan özelliği inovatif çözümler sunması; yapı, 24 milimetre kalınlığa sahip CNC ile işlenen kontrplaktan yapılan yenilikçi bir ahşap yapı sistemine sahip.

Türkiye’den Örnekler

Teke Mimarlık – MU50 (2019)

© Altkat Architectural Photography

Türkiye’den mikro ev örneklerine baktığımızda Teke Mimarlık’ın “MU50” projesi, sadece 50 metrekarelik bir alanda, ferahlık ve işlevselliği bir araya getiriyor. Yapı, iki ahşap çerçeve ve bu çerçeveler arasında konumlanan, banyo ve mutfağı barındıran özerk bir servis çekirdeğinden oluşuyor. Açık planlı yaşam alanları ve doğal ışığı merkeze alan tasarımıyla dikkat çeken ev, yalın malzeme paleti ve yerleşik mobilya çözümleriyle yaşam kalitesinden ödün vermeyen bir konut modeli sunuyor.

SO? Mimarlık ve Fikriyat – Çift Yüzlü Ev (2024)

© Oral Göktaş

Türkiye’den bir başka örnek ise SO? Mimarlık ve Fikriyat’ın mikro yaşam birimini yerel malzeme ve iklim stratejileriyle harmanlayan “Çift Yüzlü Ev” projesi. Muğla’nın pitoresk bir Akdeniz köyünde konumlanan ev, bulunduğu yerin topoğrafya ve iklim verilerine göre şekillenmiş ve kullanıcılarının ihtiyaçları doğrultusunda tasarlanmış. İki farklı cephe düzenlemesiyle iklim koşullarına uyum sağlayan ve ahşap iskelet, taş duvar gibi yerel malzemelerle inşa edilen yapı, mikro ölçekte sürdürülebilir ve bağlamsal bir yaşam alanı önerisi getirmesiyle dikkat çekiyor.

EdWorks. – Cabin in the Woods (2025)

© Egemen Karakaya

Son olarak, EDWorks. tarafından İzmir Bergama’nın Kozak Yaylası’nda, eski bir üzüm bağının taş terası üzerine kısa süreli konaklamalar için tasarlanan “Cabin in Woods”, doğaya minimum müdahaleyle inşa edilen mikro ölçekli yapı. Yapının merkezinde topografyaya gömülü bir oturma alanı, çevresindeki servis ve ıslak hacimler ile üst kattaki çalışma ve uyuma mekânları bir bütünlük içinde kurgulanmış. Cabin in the Woods, doğayla iç içe bir deneyim sunarken modern malzeme kullanımı ve geleneksel taş işçiliğini bir arada yorumluyor.