Venedik Bienali 18. Uluslararası Mimarlık Sergisi Devam Ederken

Dünyanın en önemli mimarlık etkinlikleri arasında gösterilen Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi 18. kez mimarlık dünyasının dikkatini Venedik’e çekmeyi başardı. Geleceğin Laboratuvarı başlığıyla ve Lesley Lokko kürasyonuyla gerçekleşen bienalde bu sene 64 ulusal katılımcı bulunuyor. Giardini, Arsenale ve şehrin farklı noktalarına yayılan sergiler, şehrin hali hazırda büyüleyici olan tarihi dokusuna hareket katıyor. Bu sene dikkat çeken sergilere ve ülke pavyonlarına biraz daha yakından bakıyoruz…

‘Counteract’ | Kéré Architecture

Fotoğraf: Matteo de Mayda, Courtesy of Venice Architecture Biennale

Kéré Architecture, ‘Geleceğin Laboratuvarı’ ana sergisine geleneksel mimari çözümlere meydan okuyan ve Afrika bakış açısına vurgu yapan bir enstalasyonla katıldı. ‘Counteract’ isimli proje, Batı Afrika mimarisinin geçmişi ve potansiyel geleceği arasında bir köprü görevi görüyor. Bu proje için Kéré Architecture, teknik uzmanlıklarından ve ‘orijinal vizyonları’ndan yararlandıkları StageOne ile iş birliği yaptı. Counteract, birbiriyle bağlantılı üç bölümden oluşmaktadır ve bu kurgu aracılığıyla ortaya attıkları soruları ve temaları irdelemeyi hedefler. Enstalasyonun ilk bölümü olan ‘What Was’, çevresiyle uyum sağlayan ve sakinlerinin yaşam tarzını yansıtan bir arşiv ve çağdaş mimari sergisi sunuyor. Bu bölüm özellikle, nesiller boyu inşaatçılardan miras kalan sürdürülebilir malzemeler ve inşaat teknikleri kullanılarak inşa edilen alanları araştırıyor. Enstalasyonun, ‘What Is’ olarak adlandırılan diğer bölümünde, Burkina Faso’nun kentsel dokusunun farklı yönlerini bugün olduğu gibi tasvir eden bir sergileme bulunuyor. ‘What Can Be’ bölümünde ise ziyaretçiler, mimarlık ve tasarımın sunduğu olasılıkları düşünerek alternatif yaklaşımlar keşfetmeye davet ediliyor.

‘Entity of Decolonization’ | DAAR

Fotoğraf: Andrea Avezzù

DAAR tarafından hayata geçirilen ‘Entity of Decolonization’, Geleceğin Laboratuvarı sergisinde en iyi katılımcıya verilen Altın Aslan Ödülü’nün sahibi olmaya hak kazandı. Bu soyutlanmış bina cephesi, DAAR stüdyosunun yöneticileri olan mimarlar Alessandro Petti ve Sandi Hilal tarafından faşist sömürgecilik mimarisine dikkat çekmek amacıyla oluşturuldu. Tasarım, Sicilya’yı modernleştirmek için faşist rejim altında 1940’larda inşa edilen Borgo Rizza’daki ana binanın bir yeniden yorumudur. İtalya’nın Benito Mussolini liderliğindeki Ulusal Faşist Parti tarafından yönetildiği döneme ait olan yapı, Libya ve Somali gibi yerler için de aynı türden sömürgecilik planlarının bir yansıması olarak görülmektedir.

‘Kwaee Pavyonu’ | David Adjaye

Fotoğraf: Andrea Avezzù, Courtesy of Venice Architecture Biennale

Ganalı-İngiliz mimar David Adjaye tarafından tasarlanan ve Arsenale’deki tersaneye bakacak şekilde konumlandırılan Kwaee Pavyonu, toplanma ve etkinlikler için bir mekan sunmayı amaçlıyor.   Kwaee, Gana’da konuşulan Akan dilinin bir lehçesi olan Twi dilinde orman anlamına gelir. Pavyonun formu ve malzemesi de Adjaye tarafından bu kelimeye atıfta bulunacak şekilde tasarlandı. Kwaee’nin üçgen formlu yapısı, içerisine erişim sağlayan asimetrik bir kemer de dahil olmak üzere üç açıklık barındırmaktadır. Adjaye: ‘tek bir hacim içinde kapı, platform, toplanma alanı ve pencere sunan yapının, konuşma ve düşünceyi desteklemeyi amaçladığını’ belirtiyor. Tamamen ahşap olan yapı, gün içerisinde ışık ve gölge oyunları yaratarak bienalin etkileyici sahnelerinden biri olmayı başarıyor.

Avustralya Pavyonu: ‘Unsettling Queenstown’ | Anthony Coupe, Ali Gumillya Baker, Julian Worrall, Emily Paech, Sarah Rhodes

Fotoğraf: Tom Roe

Bu sene bienalin estetik açıdan en dikkat çekici pavyonlarından olmayı başaran Avustralya Pavyonu, direkt olarak dekolonizasyon temasına odaklanıyor. Eski Britanya İmparatorluğu’nun birçok yerinde Queenstown adında yerler bulunmaktadır. İkinci Elizabeth döneminin sonuna denk gelen Avustralya’nın kolonyal mirasına vurgu yapan sergi, yerel ve küresel bir mekan olan Queenstown’u dünya genelindeki dekolonyal mücadelenin simgesi olarak yansıtıyor. Gerçek ve hayali Queenstown arasında bir bağ kuran sergi, kolonyalizm ve kaynak çıkarma mantığı altında insanların çevreleriyle olan ilişkisini sorgulamayı amaçlamaktadır.

Brezilya Pavyonu: ‘Terra’ | Matos ve Paulo Taveres

Fotoğraf: Astrid Fadnes

Gabriela de Matos ve Paulo Taveres’in kürasyonuyla hayata geçirilen ve toprakla doldurulan Brezilya Pavyonu ‘Terra’, ülke için toprağın önemi ile onun kültürel miras ve kimlik anlayışlarını nasıl şekillendirdiğini aktarmayı amaçlıyor. Pavyon bienalin en iyi ulusal katılımı ödüllendiren Altın Aslan’ı almaya hak kazandı.

Fransa Pavyonu: ‘Ball Theater’ | Muuto

Fotoğraf: Schnepp Renou

Bu yıl Venedik Mimarlık Bienali’nde mimarlık ofisi Muuto tarafından tasarlanan Fransız Pavyonu, Ball Theatre formuyla ‘ütopya ile ilgili arzularımızı canlandırmayı amaçlıyor.’ Bienal boyunca bir dizi performansa ev sahipliği yapacak olan pavyon, sanat ve mimarinin sınırlarının bulanıklaştığı, insanların kendilerini özgürce ifade edebildiği kapsayıcı bir alan olarak tasarlandı. Mimar Yves Moreau röportajında ‘Tiyatro fikrinin kolektif bir alan yaratma isteklerinden’ çıktığını belirtiyor.

Türkiye Pavyonu: ‘Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi’ | Sevince Bayrak & Oral Göktaş

Fotoğraf: Rachele Maistrello

Venedik Mimarlık Bienali’ndeki Türkiye pavyonu, ülkedeki terkedilmiş farklı nitelikteki birçok binaya dikkat çekmeyi ve bunların nasıl dönüştürülebileceğine dair öneriler sunmayı amaçlıyor.

SO? Mimarlık stüdyosunun kurucuları Sevince Bayrak ve Oral Göktaş’ın küratörlüğünü yaptığı ‘Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi’ pavyonu, ülkedeki yüzlerce boş binayı arşiv oluşturacak nitelikte bir araya getiriyor ve onların nasıl yeniden kullanılabileceğine dair fikirler geliştiriyor.

Üç ana bölümden oluşan sergi, terk edilmiş binaların ardındaki hikayeleri anlamaya odaklanıyor.

Sergide tavana asılı kumaşlara yerleştirilmiş yüzlerce terk edilmiş bina fotoğrafı, alanın merkezinde terk edilme nedenlerine odaklanan bir sergileme ve binaların nasıl yeniden kullanılabileceğini gösteren bir film yer alıyor. Test Drive adı verilen film, yapay zeka (AI) ve makine öğreniminin terk edilmiş yapıların potansiyelini keşfetmek için nasıl kullanılabileceğini göstermektedir.

18. Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi bu sene 26 Kasım’a kadar ziyaret edilebilecek. Detaylı bilgi için: https://www.labiennale.org/it/architettura/2023