Ai Weiwei’nin “Neither Nor” Sergisi: Kültürel Çeşitlilik ve Sanatın İkiliğe Karşı Gelişi

Sanat dünyasının en etkili çağdaş sanatçılarından biri olan Ai Weiwei, Galleria Continua’nın ev sahipliğinde 1 Eylül 2024’e kadar devam edecek olan yeni sergisi ‘Neither Nor’ ile sanatseverlerle buluştu. Galeri, bu sergi için tarihi sinema-tiyatro alanını tamamen dönüştürerek ünlü sanatçıya rahat ve özgür bir kullanım alanı sağlamış. San Gimignano’daki bu özel sergide Ai Weiwei’nin LEGO tuğlalarından oluşturduğu güncel eserlerinin yanı sıra porselen, ahşap, mermer, bambu gibi çeşitli malzemeleri kullandığı eserleri de yer alıyor.

Serginin başlığı ‘Neither Nor’, sanatçının ikili karşıtlara sunduğu bir reddiye. Tam Türkçe çevirisi ‘Ne … Ne de …’ olan bu bağlaç, her olguyu siyah ve beyaza indirgeyen günümüz dünyasına karşı sanatçının eleştirel bakışını yansıtıyor. Karmaşık ve hassas meselelerin basit ikili kutuplara çekilmesinin tehlikelerine vurgu yapan Ai Weiwei bu eğilimleri oldukça endişe verici buluyor ve bize otoriter dönemleri hatırlatıyor: Sanatçı, Sovyet tasfiyeleri, Nazizm’in yükselişi ve Çin’deki Kültür Devrimi gibi pek çok tarihi baskı zamanlarının kutuplaşma ve ikili karşıtlarla olan ilişkisine dikkat çekmeyi amaçlıyor.

Weiwei’nin basite indirgeme eğilimlerine olan husumeti yalnızca toplumsal ve siyasi sorunlarla değil, kendisiyle de ilgili. ‘Neither Nor’, aynı zamanda ünlü sanatçıyı kategorize etmeye cüret edenlere de kişisel bir meydan okuma niteliğinde. Sanatçı, heykeltıraş, ressam, performans sanatçısı, fotoğrafçı, mimar ve şehir plancısı, koleksiyoncu, yönetmen (sinema, belgesel, tiyatro ve opera), aktör, müzisyen (şarkıcı ve söz yazarı), yazar ve editör, blogger, araştırmacı gazeteci, insan hakları aktivisti ve muhalif – Ai Weiwei, etiketlenmesi imkansız bir isim. Çok yönlü apoletlerini gururla taşıyan Weiwei, kendini tasnif etme çabasında olanlara bu sergisiyle bir cevap veriyor. Köklerine derinden bağlı olan sanatçı, motif ve malzemeleri yeniden yorumlayarak modern dünyada birey ile toplumsal düzen arasındaki çelişkileri gözler önüne seriyor.

Galerinin ilk katında, 2019 ve 2023 yılları arasında oluşturulan ve yüzlerce oyuncak tuğlanın bir araya getirilmesiyle yapılan eserler kapsamlı bir şekilde sergileniyor. Ai Weiwei, LEGO tuğlalarını kişisel mesajlar iletmek ve hayatı, çocukluğu ve yetiştirilme tarzı ile ilgili hikayeleri anlatmak için kullanıyor. LEGO’ların modüler yapısı, antik mozaikler ve halıların uzun tarihine benzetiliyor. Aynı zamanda, Song Hanedanlığı’ndaki (M.S. 1000 civarı) ahşap hareketli tür baskısıyla da bağdaştırılıyor. Weiwei, LEGO’ların sosyal medyadaki ifadeleriyle de benzerlik gösterdiğini belirtiyor; her iki yapı da medya ve gerçekliğin yassılaşması, parçalanması ve sürekliliği gibi unsurları içeriyor.

Sergi, izleyicileri Rönesans’tan başlayan bir tarih yolculuğuna çıkarıyor. İlk iki oda, Giorgione’ye atfedilen tablodan esinlenilen ve Ai Weiwei’nin, doğurganlık tanrıçasının yanına yasadışı kürtajları hatırlatmak için bir askı yerleştirdiği “Sleeping Venus with Coat Hanger” eseri ile karşılıyor. “The Rape of the Daughters of Leucippus in Untitled (After Rubens)” eserinde, bireysel LEGO tuğlalarının tekrarı, Rubens’in başyapıtının renklerini ve kompozisyonun gücünü yeniden canlandırıyor; sanatçı bu esere çağdaş Çin devlet gücünün simgesi olan bir panda ekliyor. Ai Weiwei’nin sanatsal tepkileri güncel olaylara da uzanıyor. Seurat’ın ‘Un dimanche après-midi à l’Île de la Grande Jatte’ eseri, Fransa’nın burka yasağını eleştirirken mülteci problemine de değiniyor.

Ai Weiwei’nin gelenekle olan güçlü bağı ve binlerce yıllık kadim Çin kültürüne duyduğu derin saygı, tarihî eserlerde kendini gösteriyor. “Treasure Box” (2014), ince kakma tasarımlarla süslenmiş ve iç rafları ortaya çıkaran altıgen açıklıklarla zenginleştirilmiş bir küp. “Marble Cube” (2010), minimalist heykel ile Çin ve Batı geleneklerinde ortak bir malzeme olan mermeri birleştiriyor. “Porcelain Cube” (2009) ise Qinghua tarzı mavi ve beyaz porselenle yaratılmış. Bahçede yer alan “Pick Up Stick” (2006), antik Çin’de kehanet uygulamaları için kullanılan bir oyun olan “Chien Tung”u çağrıştıran büyük bir enstalasyon. “Pillar” (2006) ise, iki metre yüksekliğinde büyük porselen vazolardan oluşuyor. Sergi, Ming ve Qing hanedanlıklarına ve Cumhuriyet dönemine ait yaklaşık 3.000 tabureden oluşan “Stools” adlı enstalasyon ile devam ediyor. Bu tabureler, birbirine bağlanarak odanın zeminini kaplayan ahşap bir yüzey oluşturuyor. Kuzey Çin köylerinden toplanan bu tabureler, tasarımın yüzlerce yıldır değişmeden kaldığına dikkat çekiyor.

Ai Weiwei’nin “Neither Nor” sergisi, izleyicilere sadece görsel bir deneyim vadetmiyor, aynı zamanda kültürel ve politik meseleler üzerine derinlemesine düşünme fırsatı sunuyor. San Gimignano’daki sergi, ziyaretçileri sanatçının düş dünyasında bir yolculuğa çıkarırken düşünmeye, tartışmaya ve anlamaya da davet ediyor.

Fotoğraflar: Ela Bialkowska, OKNO Studio